Istixana


1. SERALARDA İKLİM ETMENLERİ VE BUNLARIN AYARLANMASI

1.1.Işık

Mevsim dışı bir yetiştiricilik olan sera yetiştiriciliğinin, gün uzunluğunun ve ışıklanmanın azaldığı aylarda yapılması, ışıktan en yüksek düzeyde yararlanmayı sağlayacak önlemlerin alınmasını gerektirmektedir. Işıklanmaya; iskelet malzemesi kalınlığı, ser konumu, çatı açısı, örtü malzemesi kalite ve temizliği, bitki sıralarının konumu ve sıklığı etki etmektedir. Yetiştirme devresinde ışıklanmanın sınırlı olması, ayrıca iyi bir ekim dikim planının yapılmasını da gerektirmektedir.

Işık ve sıcaklığın bitkilerin gelişmesi üzerine birlikte etkile) vardır. Kuşkusuz diğer gelişme etmenlerinin de bunlara uydurul zorunludur. Dengeli bir gelişme için, bitkiler artan ışık şiddeti ile birlikte artan sıcaklık derecelerini de isterler. Bunun aksi . olarak düşük ışık şiddetinde ise, sıcaklığın düşürülmesi gerekir. ' yapılmadığı zaman şu sakıncalar doğar;

— Az ışık, yüksek sıcaklıkta bitkiler uzun ve gevşek dökül gelişir.

— Çok ışık, düşük sıcaklıkta gelişme hızı yavaşlar ve bitkiler bodur kalır.

Yaz aylarında artan ışıklanma ile sıcaklık çok yükselir. Seranın havalandırma sistemi, sıcaklığı istenilen dereceye düşürme için yeterli olmayabilir. Bu durumda mutlaka gölgeleme yapılmalı ve ileride söz edeceğimiz diğer önlemler alınmalıdır.

Bitkilerin günlük ışıklanma süresi sonunda karanlığa da gereksinmeleri vardır. Genel olarak, bitkiler her 24 saat içinde en az 8 saat sürekli karanlıkta kalmayınca gelişemez. Gün uzunluğunun (= Fotoperiyod) sera yetiştiriciliğinde ana etkisi çiçek tomurcuğu oluşumu üzerindedir. Fotoperiyod'dan bazı süs bitkilerinin çiçeklenmesi için yararlanılmaktadır. Bir kısa gün bitkisi olan krizantem sonbaharda çiçeklenir. Uzun günlü mevsimlerde çiçeklenmesi isteniyorsa, seralarda siyah örtülerle karartma yapılmalıdır.

1.2. Sıcaklık

Seraların doğal ısınmaları kısa dalgalı güneş ışınlarının cam yüzey üzerinde uzun dalgalı ısı ışınlan haline dönüşmesi sonucunda oluşur. Buna "sera etkisi" denilmektedir. Güneş ışınının çatı üzerindeki açısı 90 C ise, refleksiyon ve absorbsiyon kaybı % 10 dolayındadır. Bu açı 20 ise kayıp % 32 'dir. Güneş ışınları yazın kışa oranla 10 kat daha fazladır. Uygun koşullarda yazın güneş ışınının % 7080'i sera içine geçebilir. Kış aylarında ise bu değer ! % 50'nin üzerine pek çıkamaz.

Bitkiler hiçbir zaman sürekli, sabit kalan sıcaklıkları istemezler. Yetiştirici sera sıcaklığının sabit bir değer olmadığını, bunun havanın açık kapalılık durumuna bağlı olduğunu bilmelidir. Işık şiddeti zayıf olduğunda bitkiler alçak sıcaklıkları, kuvvetli olduğunda yüksek sıcaklıkları isterler. Gündüzleri bitki bünyesinde oluşmuş özümleme maddelerinin ışık şiddetinin düşük olduğu zamanlardaki istenmeyen solunumlara engel olmak için gece sıcaklığının düşürülmesinde kesin zorunluluk vardır.

Kış aylarında dış sıcaklık en düşük gelişme koşullarının altında olduğundan, bitki gelişmesinin daha iyi olabilmesi için seraların ısıtılması zorunludur. Seranın cam örtüsü aracılığıyla sıcaklık sürekli olarak dışarıya verilir. Dışarıya verilen bu ısı miktarının sürekli olarak sınırlandırılması gerekir. İç ve dış sıcaklık farkı ne kadar çok ise seranın ısı kaybı da o kadar çok olur. örneğin; kış aylarında en düşük sıcaklık — 20°C olduğunda, eğer serada 25°C sıcaklığı gerektiren hıyar yetiştiriliyorsa aradaki sıcaklık farkının kapatılması için 45°C ye gereksinim vardır. Isı ihtiyacının hesaplanmasında en uygun sıcaklıklar kadar en düşük sıcaklıklar da önemlidir.

Rüzgarın da dış sıcaklık gibi ısı kaybına etkisi vardır. Cam veya plastik örtü aracılığıyla ısı kaybı, rüzgârlı havada durgun havaya oranla daha büyüktür. Sıcaklığın — 5 °C olduğu rüzgârlı bir hava, sıcaklığın — 10°C olduğu durgun havadan daha tehlikeli olur. Bundan da anlaşılıyor ki, sera kurulacak yerin rüzgâr etkisinden korunmuş olması gerekir. Rüzgâr kıranlar yüksekliklerinin 1012 kat alanı koruyabilmelerine karşın seraya gölge yapmayacak durumda olmalıdırlar.

1.3. Oransal Nem

İyi bir iklim ayarlaması için uygun bir havalandırmaya da gerek vardır. Sıcak hava, soğuk havaya oranla daha fazla nem tutabilme özelliğine sahip olduğu için artan ısınma ile hava kuru hale geçer, yani serada oransal nem azalır. Alçalan sıcaklık derecelerinde ise, oransal hava nemi giderek yükselir. Doyma noktasına gelince kondansasyon (= yoğunlaşma) başlar. Bu istenmeyen olaya ilk ve sonbahar aylarında soğuk seralarda sık sık rastlanır. Yere yakın bitkiler tümüyle ıslanır ve kolayca mantari hastalık salgınına uğrarlar. Domatesin alt döllerinde polen tozlarının dağılması zorlaşır ve bunun sonucu olarak meyve oluşumu istendiği gibi olmaz.

Havalandırma ile sera oransal nemi değiştirilebilir ve seraya temiz hava gönderilir. Yüksek sıcaklıklar havanın kurumasına neden olduğundan, bunun sonucu olarak bitkinin su gereksinimi de artar. Bu durumda bitkilere yeteri kadar su verilmiyorsa özümleme işleri duraklar. Daha ileri durumlarda ise yaprak ve meyvelerde zararlanmalar görülür.

Geceleri özümleme maddelerinin respirasyon (= solunum) nedeniyle parçalanmalarını kısıtlamak için sera sıcaklığı havalandırma ile düşürülmelidir. Genel olarak oransal nemin % 6080 olması uygundur. Sabit tutmak gerekmez. Fizyolojik olaylar nedeniyle gün boyunca değişir. Ancak aşırı alçalma ve yükselmelerden kaçınılmalıdır. % 3040 hava oransal nemi çok azdır. Bu durumda transprasyon (= terleme) çok şiddetlenir, solma tehlikesi doğar. Bitkilerin çiçek ve meyvelerinde zararlanmalar başlar. Diğer taraftan, çok kuvvetli gelişmiş bitkilere zaman zaman kuru hava verilerek nem ayarlanmalıdır. Oransal hava nemi % 90-100 ise, çok yüksektir, bitkiler terleme yapamazlar. Bu koşullarda yetişen bitkilerde dokular kaba ve sulu olur, hastalıklara duyarlılık artar, kök gelişmesi geriler. Öyle ki bitkiler ani güneşli peryotlarda terlemeye yanıt veremez. Bu nedenle yaprak ve meyve kararlanmadan olur. Zayıf gelişmiş bitkiler, yükseltilen hava nemi yardımıyla kuvvetli gelişme gösterirler.

1.4. Havalandırma Sistemleri

Seralarda havalandırma, bitkilere temiz hava sağlanması, oransal nemi ve sıcaklığı düşürmek ve yükseltmek için kullanılan önemli bir işlemdir. Çatı ve yan havalandırmaların her ikisi de gereklidir. Yan havalandırma pencereleri temiz havanın içeriye alınmasını, çatı havalandırma pencereleri ise, ısınan, nemi artan ve kirlenen havanın dışarıya atılmasını sağlarlar.

l.Yeterli bir havalandırma için, bölgelere göre çatı havalandırma alanı, sera üretim alanının yaklaşık %1620'i kadar olmalıdır.

Örneğin, 500 m2‘lik bir serada 80-100 m2 lif çatı havalandırmış alanı gerekmektedir. Yan havalandırma alanı ise, bunun en az yarısı kadar olmalıdır.

Yan pencereler genellikle yazın kullanılır. Kışın kullanıldığı takdirde soğuk hava doğrudan bitkilerin üzerine gelerek öldürücü etki yapmaktadır. Yan havalandırma pencereleri üstten menteşeli olup, dış yukarıya doğru açılırlar.

Bütün kış boyunca seraların havalandırılması çatı havalandırma pencereleri ile yapılmalıdır. Bu pencereler omurgaya menteşeli olup, çerçeve üzerindeki kol demiri ile aşağıya doğru sıkıca kapanabilir veya istendiği kadar açılabilir. Sıcak hava doğal olarak yükselince pencereden atılır ve taze serin hava fazla bir akıma neden olmadan içeriye girer. Çatı havalandırma pencerelerinin oldukça dar ve seranın tüm uzunluğu boyunca yapılmasına gereksinim vardır. Geniş ve ayrı çatı pencereleri fazla soğuk hava akımına neden olmaktadır.

Seranın zorunlu hava değişimi şu formülle hesaplanabilir: m3 /Dakika = Sera alam x Faktör 2

örnek; 500 m2 x Faktör 2 = 1000 m3 /Dakika

Seralarda iyi bir havalandırma için alınabilecek önlemler:

— Yüksek yapılı, hacimli seralarda hava hareketi daha iyi olduğundan yan yükseklikler 1.80 2 m., mahya yüksekliği 3,54 m den az olmamalıdır.

— Durgun havalarda da sera içinde iyi bir hava hareketi sağlamak için ön ve arka cephelere de yan havalandırma pencereleri konulmalıdır. Özellikle sıcak bölgeler için bu, çok zorunlu olmaktadır.

— Özellikle sıcak bölgeler için yan havalandırma pencerelerinin mümkün olduğu kadar toprak yüzeyine yakın yapılmasına özen gösterilmelidir. Bu durumda temiz havanın bitki aralarına daha iyi hareket etmesi sağlanmış olur.

— Plastik seralara çatı havalandırmasını mümkün kılacak hava bacaları konulmalıdır.

— Çatı havalandırmasının cam seralara göre daha zor ve kısıtlı olduğu plastik seralarda iyi bir havalandırma için yan cepheler tümüyle açılabilmeli ve sera genişliği 20 m den, sera büyüklüğü l 1,5 dönümden fazla olmamalıdır.

1.5. Gölgeleme ve Gölgeleme Sistemleri

Sera ikliminin ayarlanmasında, bazı ekstrem durumlarda özel önemlerle iklimi yönlendirme zorunluluğu vardır. Özellikle çatı havalandırmasının kısıtlı olduğu cam seralarda, sera sıcaklığının 35°C nine üzerine çıktığı durumlarda, bu sıcaklığı havalandırma ile düşürme olanağı yoktur. Böyle zamanlarda havalandırmaya yardımcı olacak gölgeleme işlemi kaçınılmaz olur.

Sera yapımcıları kültür bitkilerinin güneş den en yüksek düzeyde yararlanacağı şekilde konstrüksiyonlar üzerinde çalışmışlardır. Günümüzde de bu çalışmalar sürdürülmektedir. Fakat sağlanan yüksek ışık yoğunluğu bitkilere ancak belirli zamanlar için gereklidir. Başlangıçta havalandırmalarla sera sıcaklığı istenilen değerde tutulabilir. Fakat, özellikle yaz aylarında ışıklanma, sera sıcaklığı ve bitkinin sıcaklığı sık sık istenen optimum değerin üzerinde bulunur. Işık şiddetinin artmasıyla özümleme orantılı şekilde artmaz. Belirli bir sınırdan sonra özümleme duraklar. Daha yüksek değerde ise zararlanmalar olur. Yaprak sıcaklığı, şiddetli ışıklanma nedeniyle önemli derecede sera sıcaklığının üzerinde bulunur. Gölgeleme yapılmayan bir serada yaprak sıcaklığı sera sıcaklığının 1014°C üzerinde bulunur. Bunun sonucu, nekroz şeklinde görülen yanmalardır. Gölgeleme vasıtasıyla ışığın bir kısmı tutulursa, yaprak sıcaklığı da düşürülebilir. Son yıllardaki çalışmalar sonucunda güneş ışığının % 50 sinin sera içine girmemesi başarılmıştır.

Gölgelendirme materyalinin, yüksek ışık şiddetini ve ışıklanmanın belirli spektral alanını zayıflatması gerekir. Gölgeleme materyali dış etkenlere dayanıklı olmalı, gerektiğinde kolay kaldırılabilmelidir.

1.5.1. Mekanik gölgeleme

Mekanik gölgeleme için hasır, kamış, kağıt, keten ve yapay maddelerden yapılan jaluziler kullanılabilir. Bu materyallerle iç veya dış gölgeleme yapılabilirse de daha çok sera konstrüksiyonuna ve sera içindeki donanıma bağlıdır. Cam lifi ile dayanıklılığı arttırılmış, polyester, plexiglas, sert PVC ise sürekli gölgelemeye uygundur. Ancak sürekli gölgelemeden kaçınılmalıdır. En uygun sistem, ışık şiddeti yükseldiğinde gölgeleme materyalinin örtülmesi, ışık şiddeti azaldığında kolayca kaldırılmasıdır. Ancak bu sistem çok pahalı olup, bazı özel bitkilerde kullanılabilir. Buzlu cam ve yukarıda belirtilen diğer sürekli örtü materyalinde yüzeye dikey olarak düşen güneş ışığı dağılarak sera içine girer ve bitki için düzenli ışıklanma sağlanmış olur. Fakat ışık şiddetinin düşük olduğu devrelerde ve bazı bölgelerde sakıncaları vardır.

1.5.2. Gölgeleme boyaları ile

Sürekli gölgeleme için un, kireç, kaba üstübeç, kırmızı toprak kullanılabilir. Fakat sürekli gölgelemenin sakıncaları artık bilinmektedir. Sakıncalardan dolayı yabancı ülkelerde değişik preparatlar üretilmiştir. Sürekli gölgelemeyi gerektiren durumlarda yapıştırıcı maddesi çok, kısa devreli gölgeleme için yapıştırıcı maddesi çok az olan preparatlar kullanılmaktadır.

Kireç m2 ye 1020 gr önerilir. 10 litre suya l kg kireç karışımı 50100 m2 yüzey için uygundur. Veya 10 litre suya l kg un karışımı 70 m2 yüzey için kullanılabilir. Akdeniz Bölgesi gibi güneşlenmenin fazla olduğu sıcak bölgelerde l teneke suya 2 kg kireç, l kg kaba üstübeç ve l kg kırmızı toprak karışımından iyi sonuçlar alınmıştır. Böyle bir gölgeleme ile sera sıcaklığı 56°C düşürülebilmektedir.

1.6. Sera Sıcaklığını Düşürücü Diğer Sistemler

Bazı bitkiler veya bazı sıcak bölgeler için sera sıcaklığını salt havalandırma ve gölgeleme ile düşürmek olanaksızdır. Bunun için bazı sistemler geliştirilmiştir.

1.6.1. Su pülverizeli aspirasyon

Su pülverizeli aspirasyon sisteminde suyun buharlaşmam esnasında oluşan ısı kaybından yararlanılmaktadır. Seraların kuzey cephesindeki cam yüzeyin 2 m yükseklikteki kısmı bırakılarak buraya hasır veya iki kümes teli arasına konmuş talaş tabakası yerleştirilir. Karşı cepheye ise aspiratör monte edilir. Sera sıcaklığını düşürmek gerektiği zaman talaşlı örtü tabakasının üzerim yerleştirilmiş borulardan su pülverize edilerek talaş ıslatılır ve aspiratör çalıştırılır. Yüksek sıcaklık ve aspirasyon dolayısıyla talaş üzerindeki su buharlaştıkça geçen havanın sıcaklığı 5-6°C düşmektedir. İtalya'da, sera sebzeciliğinde kullanılan bu sistem, Hollanda'da sebzecilikten ziyade çiçekçilikte fazla serinletme isteyen türlerde (örneğin fresialarda) kullanılmaktadır.

1.6.2. Yağmurlama sistemli sıcaklık düşürme

Sera omurgası üzerine, üzerinde yağmurlama memeleri bulunan boru döşenir. Güneşlenmenin fazla olduğu sıcak günlerde çatıya yağmurlama şeklinde su uygulanarak sera sıcaklığı 45°C kadar düşürülebilir. Yağmurlama sırasında çatı üzerinde ince su tabı kası ve bunun üzerinde de nemli bir tabaka oluşmakta, işte bu b baka şiddetli güneş ışınlarını zayıflatmaktadır (Bu sistem aynı zamanda kışın bitkileri dondan korumada da kullanılmaktadır).

Sera içi yağmurlama sistemi de sera sıcaklığını düşürme oldukça etkili olmaktadır.

Yazın sera sıcaklığını düşürmede ve kışın bitkileri dondan korumada kullanılan çatı yağmurlama sistemi

1.7. Isıtma Sistemleri

Genel olarak sera yetiştiriciliğinde en yüksek girdi ısıtma masrafıdır. Amortisman ve işçilik masrafları da oldukça yüksektir. Fakat bunlar bölgelere göre büyük farklılıklar göstermezler. Ancak ısıtma masrafları bölgelere göre büyük farklılıklar gösterir. Bu nedenledir ki ısıtma masraflarının az olduğu güney kıyı bölgelerimizde sera yetiştiriciliği yoğunlaşmıştır.

Seralarımızda en uygun ısıtmanın, güney kıyı bölgelerimiz dahil, ekonomik olamayacağını araştırmalar ve pratikteki gözlemler göstermiştir. Örneğin, l dekar seranın Ekim ayından Nisan ayına kadar 7 ay süreyle 15°C de tutulması için yapılacak ısıtmalarda;

Antalya'da 22 ton Fuel- Oil'e (1.760.000.TL.) Yalova'da 46 ton Fuel Oel'e (3.680.000.TL.) Ankara'da 86 ton Fuel oil'e (6.880.000. TL.)

gereksinim vardır. Bu nedenledir ki seralarımızda bitkileri sadece dondan koruyucu ısıtma yapılabilmektedir. Bu şekildeki ısıtmada bile güney kıyı bölgelerimizde dekara yaklaşık olarak 5001000 litre mazot kullanılmaktadır (65125.000.— TL.)

Sera yetiştiriciliğinde başlıca iki ısı kaynağından yararlanılır. Bunlar güneş ve yapay ısıtma vasıtalarıdır. Bu iki ısı kaynağına göre de seraları iki gruba ayırmak mümkündür:

1.7.1. Doğrudan doğruya güneş enerjisinden yararlanmak amacıyla kurulan seralar (= soğuk seralar)

Güneş enerjisinden yararlanma yoluyla yapılan seracılık, yetiştirme mevsimi olan kış aylarında sıcaklığın sıfırın altına düşmediği, hatta çoğunlukla sıfırın üzerinde bulunduğu uygun iklimler için önerilir.

Antalya Bölgesinde son 2025 yıl öncesine dek serada domates yetiştiriciliği, seraların bir çoğunda yalnız güneş enerjisinden yararlanılarak yapılırdı. Fakat tam turfandacılık için bunun yeterli olmadığı anlaşılmış ve seralarda soba gibi basit ısıtma araçları kullanılmaya başlanmıştır.

Yalnız güneş enerjisinden yararlanılarak yapılan sera yetiştiriciliğinde sera konumu ile çatı eğimi önemli olmaktadır. Çatıya gelen güneş ışınının tümü içeri girmez, bir kısmı yansıma ile kaybolur. Bu kayıp ışın yönünün açısı ile orantılıdır. Eğer güneş ışını çatı üzerine dik bir açı ile geliyorsa, yansıma çok az veya hiç kayıp yoktur. Fakat dar açı ile düştüğü zaman güneş ışını ile yansıma ışını yönü arasındaki açının büyümesi ısı kaybını da çoğaltmaktadır. Örneğin, ışın 30° bir açı yaparsa kayıp % 11.2, 60° bir açı yapıyorsa kayıp % 2,7 olur. Çatıyı dik yapmak, yani çatı açısını büyütmekle güneş ışınının dik gelmesini sağlamak mümkün ise de böyle dik bir çatının kurulması çok pahalıya mal olmaktadır.

Bugün gerek sadece güneş enerjisinden yararlanılan, gerekse ısıtma araçları kullanılarak ısıtılan seralarda çatı eğim açısı 2735° arasında yapılmaktadır.

Güneş enerjisi dışında, seracılıkta kullanılabilir diğer bir doğal enerji çeşidi de jeotermal enerjidir. Ülkemizde son yıllarda birkaç örnek ortaya konmuştur. Ancak jeotermal enerjinin kullanımındaki bazı sorunların çözümlenmesi gerekmektedir. Bu sorunlar çözümlense bile jeotermal enerjinin kullanımının iyi bir ekonomik analizi yapılmalıdır. Ancak, ekonomik sera yetiştiriciliği için yalnız jeotermal enerji varlığı yeterli değildir. Sıcaklığın dışında diğer ekolojik etmenler de göz önüne alınmalıdır. Kârlılık görüldüğü takdirde yalnız belirli ekolojilerin dar alanlarında geliştirilebilir.

1.7.2. Yapay araçlarla ısıtılan seralar

Seralarda kullanılacak ısıtma vasıtalarının yetiştirilecek ürüne göre istenen ısıyı sağlayacak güçte olması gerekir. Aynı zamanda gece, gündüz ve havanın açık veya kapalı oluşuna göre sıcaklık bitkiler için istenen derecede ayarlanabilme olanaklarına sa1hip olması gerekir.

Kuzey cephesi taş duvar, doğu-batı doğrultusunda, geniş çatı yüzeyi güneye eğimli bir güneş serası. Antalya Sebzecilik Araştırma Enstitüsü tarafından geliştirilen bu güneş serasında ısıtma yapmaksızın dış sıcaklık — 2 , — 3 C ye düştüğünde sera içi sıcaklığı + l C civarında olmakta ve bitkiler dondan zarar görmemektedir.

Isıtma araçları başlıca iki grupta toplanır:

a) Merkezi ısıtma sistemi,

b) Bağımsız ısıtıcılar

Sera yetiştiriciliğinde en uygun ısıtma sistemi kalorifer düzeni ile yapılanıdır. Bu sistem ile daha düzenli bir ısıtma sağlanabildiği gibi, diğer ısıtma sistemlerinde görülen ve bitkilerin gelişmesine olumsuz etki yapan duman, gaz gibi artık maddeler söz konusu değildir. Ayni zamanda sabit sistem olduklarından kurulup kaldırılması ve temizlenmesi gibi işleri de yoktur (Bayraktar, 1979).

Seralarda kullanılan bağımsız ısıtıcılar ise şunlardır; sıcak hava veren mazotlu ısıtıcılar, mazot sobaları, odun kömür sobaları talaş sobaları, fırın tipi sobalar.

Güney sahil bölgemizdeki seralarda, bitkileri don tehlikesinden korumak amacıyla beher 50400 m2 üretim alanı için l adet mazot veya odun sobası yeterli olmaktadır. Kış mevsiminde sobaların yakıldığı don tehlikeli gün sayısı 1020 arasında değişmekte ve dönüme 5001000 litre mazot yakılmaktadır.

1.8. Seralarda Isıtma Masraflarını Azalma ve Bitkilerin Soğuktan Korunma Önlemleri

Enerjinin hızla pahalılaştığı çağımızda, yapay ısıtma araçlarına başvurmadan seraların güneş enerjisi ile ısıtılma çalışmaları son yıllarda yoğunluk kazanmaktadır. Bu uzun vadeli çalışmaların sonuçlarını beklerken, bir yândan da şimdiye kadar edinilen teorik ve pratik bilgilerimizi değerlendirmeliyiz. Isıtma ekonomisi açısından alınabilecek önlemler şunlardır;

Yetiştirme sistemi seçimi: Isıtma tasarrufu ihtiyacından doğmaktadır. Çift ürün, yani Sonbahar ve İlkbahar yetiştiriciliği bunun bir sonucudur. Tek ürün yetiştiriciliğine göre daha az yakıt gereksinimi olmaktadır.

Çeşit seçiminin de ısıtma tasarrufu ile ilişkisi olmalıdır. Düşük sıcaklık koşullarında iyi gelişen ve meyve büyüten çeşitler seçilmelidir.

• Seradaki bitkileri dondan korumak, dolayısıyla sera içi sıcaklığını korumak için omurga üzerine yerleştirilen delikli borularla yağmurlama yapılması yararlı olmaktadır. Aynı sistem yazın sera içi sıcaklığının düşürülmesinde de etkili olmaktadır.

• Donlu günlerde seranın yan cephelerinin içten plastikle örtülmesi ile 34°C ye kadar sıcaklık farkı elde edilebilmektedir. (Cam ile plastik arasında 10 cm kadar hava boşluğu kalmalıdır).

• İlkbahar yetiştiriciliğinde geç donlar nedeniyle serada sıcaklık l2°C ye düştüğü durumlarda dar veya geniş bitki aralarının sulanması yararlı olmaktadır. Sıcaklık dışarıda — 2, — 3 C ye düşünce cam seralarda, — l, — 2 C ye düşünce plastik seralarda bu sulamalar bitkiyi dondan korumaktadır (Çetin, 1982).

• Su plastik şiltelere doldurularak bitkiler — 2, — 3°C ye kadar korunabilir. Bu yöntem bitkileri korumakla kalmaz, verim ve gelirin artmasında da yardımcı olur. Bu iş için 0,40 lık 50 cm genişliğinde plastik hortumlar dar aralara yerleştirilir, içleri su ile doldurularak uçları bağlanır. Gündüz şiltelerde ısınan su, gece sera sıcaklığı düştükçe bünyesindeki ısıyı ortama sürekli vermeye başlar (Keresteci, 1976).

• Sera içi sıcaklığını muhafaza etme ve bitkileri dondan korumak için çok etkili bir sistem de sera içine tünel sistemidir. Alçak tünel fideler üzerine kullanıldığı gibi dikimi yapılmış bitkilerde de kullanılabilir. Sıcaklık serada 0°C iken, sera içine kurulmuş tünelde 35°C olmaktadır. Gündüzleri sulama yapıldığı takdirde geceleri tünelde sıcaklık daha da artmaktadır.

1.9. Seralarda Isı Gereksiniminin Saptanması

Seranın ısı gereksinimi ısı kaybına eşittir. Isı kaybı; seranın cam yüzeyi, sıcaklık geçim sayısı, sera içindeki sıcaklık ile coğrafi koşullara göre değişen dış sıcaklık arasındaki sıcaklık farkından hesaplanır.

Örnek: 10 m genişlikte, 50 m uzunlukta, 4,5 m çatı yüksekliği, 2 m yan yüksekliği olan bir seranın ısı gereksinimi en düşük dış sıcaklık — 3°C, serada istenen sıcaklık 20°C olsun,

M = FG.k. (t, ta)

M = Seranın maksi mal ısı gereksinimi (Kal/saat)

FG Cam alanı (m2)

k = Sıcaklık geçim sayısı (Kal/m2/saat)

j = Seranın iç sıcaklığı (C°)

ta = Sera dışındaki sıcaklık (C°)

M = 870 x 6,5 x 20 = 113.100

Seranın ısı gereksinimi = 113.100 Kal/Saat

1.10. Bazı Sebze Türlerinde İklim Ayarlama

1.10.1. Sıcaklık:

Tohum ekiminde: Domates tohumunun çimlenmesinde en uygun hava ve toprak sıcaklığı 2022°C dir. Tohum ekiminden sonra ekim yatağının üzeri başlangıçta karanlık tutulmalıdır. En iyisi siyah plastikle örtülmesidir. Çimlenme başladığında örtü alınmalıdır. Tohumlar 5060 saatte çimleniyorsa ileride iyi ürün getirirler. Ekimden kotiledon yaprakların (= çim yaprakların) birbirinden ayrılmasına kadar yaklaşık 10 gün geçmektedir. Bu süre içinde hava ve toprak sıcaklığı 2022°C de sabit tutulmalıdır. Bunu izleyen günlerde toprak sıcaklığı 15°C, hava sıcaklığı gündüz 1820°C, geceleri 1214°C olmalıdır, ilk çiçek salkımı taslağı oluşumu bu safhada olmaktadır. Onun için bu safhada gece sıcaklık düşüşünün 6°C dolayında bulunması zorunlu olmaktadır. Çok sıcak koşullarda fide üretimi yapılıyor ve gece sıcaklık düşürülmüyor ise çiçek salkımı oluşumu zarar görür. Fide devresinde iklim ayarlama, fidenin salt dış görünüm ve kalitesini düzeltmek için yapılmamalı, aynı zamanda fidenin iç yapısına, örneğin çiçek salkı, mı oluşumuna olanak verecek şekilde yapılmalıdır.

Hava oransal nemi çimlenme anında % 6070 olmalıdır.

Şaşırtmada: Şaşırtmadan sonra toprak sıcaklığı 1516 C ye düşürülmelidir. Aksi halde kuvvetli vejetatif gelişme olur. Toprak sıcaklığının 15-16°C nine altına da düşürülmemesine özen gösterilmelidir. Düşük toprak sıcaklıklarında fosfor alımı zorlaşır veya tümüyle olanaksızdır. Bu nedenle geç ve kötü çiçek salkımı oluşumu görülür.

Şaşırtmadan sonra hava sıcaklıkları gündüzleri 1518°C, geceleri 1215 C olarak ayarlanmalıdır.

Yüksek gece sıcaklıkları ve çok bulutlu, kapalı günlerde yüksek sıcaklıklar bitkilerin respirasyonundu (= solunumunu) arttırır. Bu nedenle özümleme maddeleri çok çabuk parçalanır, fideler zayıflar ve yıkılır. Çok fazla ısıtılan fideliklerde buna çok rastlanır. Fideler küçükken gece-gündüz sıcaklık farkı küçük olmalı, fideler büyüdükçe bu fark büyütülmelidir. özümleme maddelerinin parçalanmasına neden olmamak için gece sıcaklıklarının gündüz sıcaklıklarından 67°C daha düşük tutulması tavsiye edilmektedir. Örneğin çok bulutlu, kapalı kış aylarında gece sıcaklıkları 1213 C ye kadar düşürülmelidir.

Dikimden sonra: Domates sıcaklığı ve ışığı seven bir bitkidir. Işıklanmanın iyi olduğu devrelerde sıcaklık optimumu 2730°C dir. Bu sıcaklıklarda özümleme madde oluşumu fazladır. Bu nedenle bitki en iyi şekilde gelişir ve en uygun döllenme gerçekleşir. Fakat kış aylarında çoğu günler sera içinde ışık miktarı açık yaz günlerinde bulunanın 1/10 kadarıdır. Bu durumda domatesin sıcaklık isteği de aşağılara kayar. Kış aylarında fazla ısıtma yapılırsa bitkiler zayıf kalır, uzun gevşek büyüme gösterirler, çiçek salkımları iyi oluşamaz.

Sıcaklık dengesinin yerine getirilebilmesi için kural şu olmalıdır:

"Çok ışık, çok sıcaklık" "Az ışık, az sıcaklık"

Sonbahar ve kış aylarını kapsayan Sonbahar ve tek ürün yetiştiriciliklerinde sık gerçekleşen ışık şiddeti azalmalarında yüksek sıcaklıklardan kaçınılmalıdır. Aksi halde bitkiler zayıf gelişir.

Gündüz sıcaklıkları yanında, gece-gündüz sıcaklık farklarının fide yetiştirme devresinde olduğu gibi, dikimden sonra da önemli rolü vardır. Gece sıcaklıkları gündüz sıcaklıklarından düşük olmalıdır. Fakat gece sıcaklıklarını çok fazla düşürmek de sakıncalıdır. Bitkiyi geç ürün vermeye yönlendirir. Çok düşük gece sıcaklıkları geç, fakat yüksek; çok yüksek gece sıcaklıkları ise çok erken, fakat düşük ürüne neden olur. Oldukça erken ve yüksek verim amaçlayabilmek için gündüz-gece sıcaklık farkının 6°C civarında olması uygundur.

Domateste en düşük sıcaklığın hıyar bitkisinde olduğu gibi pek öyle katı sınırlan yoktur. Domates bitkisi çok kısa bir müddet donma noktası civarına kadar dayanırsa da, en düşük sıcaklık 10 C° nine pek altına düşürülmemelidir. Uzun süre bu sınırın altına düşerse gelişmede duraklama olur. Ancak bu koşullar bazı kural dışı durumlarda çiçeklenmeyi kamçılayıcı olarak fide üşütmede kullanılmaktadır. Örneğin; kotiledon yapraklan gelişmiş fideler 1020 gün arasında 10°C civarında tutulursa, böyle fidelerin ileriki gelişme safhalarında çiçek sayılan artar, erken ve bol ürün verirler.

Domates için sıcaklık programı:

— En kapalı günlerde, örneğin 20 Aralık — 15 Ocak'a kadar gündüz sıcaklığı 1617°C, gece 12°C olmalıdır.

— 15 Ocak'tan sonra en uygun sıcaklık gündüz 1719, gece 13°C

— Mart'tan itibaren 2024°C, gece 1416°C

— Nisan ayında gündüz 2426°C, gece 1618°C

— Sonraları yükselen ışık şiddetine göre, gündüz sıcaklıkları 2728°C ve hatta 32°C de tutulabilir. Bu yüksek sıcaklıklar olgunluğu hızlandırır, tek düze kızarmayı sağlar. 32°Canin üzerindeki sıcaklıklar ise meyvenin homojen kızarmasına engel olur.

Domateste en uygun döllenme sıcaklığı 1727°C dereceler arasındadır. 10°Canin altında ve 38°Canin üzerinde döllenme güçleşir, çoğu zaman döllenme olmaz. En iyi döllenme üst sıcaklık sının ise 30°C dir. Bunun üzerindeki sıcaklıklarda çiçek tozu zarar görür. Ye döllenme olmaz veya yanlış, noksan döllenmiş meyveler oluşur, çiçek dökülmeleri görülür. Kural olarak, yazın sıcaklığın 32 C üzerine çıkmamasına özen gösterilmelidir.

1.10.2. Havalandırma ve oransal nem:

Havalandırma bitkilere temiz hava temini, oransal nemi, sıcaklığı düşürmek ve yükseltmek için çok önemli bir işlemdir. Döllerin oluşumundan sonra özümleme yüzeyi çoğaldığı için havalandırmaların da fazlalaştırılması gerekir. Yine, sıcaklık ve ışık şiddeti yükseldiğinde bitkilerin özümleme gücü de artacağından havalandırma da arttırılmalıdır. Serada domates yetiştiriciliğinde hava oransal neminin özel bir önemi vardır. Hava oransal neminin % 70 olması domates için çok uygundur. Bu düzeydeki oransal nemin bulunduğu bir ortamda domatesin yeşil aksam gelişmesi ve meyve oluşumu uyum içinde olur. Günlük sapmalar göz önüne alınırsa % 5080 arası da uygundur.

Soğuk, yani ısıtılmayan seralarda oransal nem çok yüksektir. Uygun hava nemini düzenlemek çok zordur. Bitkilerin gençlik devrelerinde ekseri uzun zaman yüksek hava nemi hüküm sürer. Toprak suyu kolay buharlaşmaz, havalandırma fazla yapılmazsa bitkilerde uzun gelişmeler meydana gelir.

Serada sıcaklık düştükçe oransal nem yükselir. Daha düşük sıcaklıklarda su damlaları oluşur. Bunun sonucu olarak da çiçek tozlan hareket edemez ve döllenme olmaz.

Sıcak seralarda ise hava oransal nemi genellikle düşüktür. Bu durumda bitkilerin su kullanımı artar, solma tehlikesi doğar, çiçek silkmeleri görülür.

Hava oransal neminin havalandırma, ısıtma, sulama, su pülverize ve gölgeleme ile bitkilere uydurulması gerekir.

Çiçeklenme sırasında hava oransal neminin ayarlanması da özel bir önem taşır. Çiçek tozlarının dölleme yapabilmeleri için hava oransal neminin % 5080 arasında, sera sıcaklığının ise ÎT270 C arasında olması zorunludur.

Domateste döllenme; % 7080 oransal nemde, çok iyi % 5070 oransal nemde, orta % 50 nine altında kötüdür.

Çiçek tozlarının dölleme yapabilmesi için toprağa yakın hava tabakasının havalandırılması, çatı altı hava tabakasının havalandırılmasından daha uygundur. Çiçeklenme zamanı yapılan çatı havalandırmasında istenen nemli hava çok çabuk yukarı çekilip, dışarıya atılmaktadır. Bu nedenle de çiçek yanıkları görülmektedir. Çiçeklenme devresinde yan havalandırma kullanılmalı, gerekirse çatı havalandırmaları az açılmalıdır. Böylece dölleme için istenen nemli hava korunmuş olur.

Çok kuru havalarda, özellikle cam seralarda su püskürtülerek hava nemi yükseltilirse dölleme teşvik edilir.

Çok yüksek hava nemi de, çiçek tozunun serbest hale gedemeyeceği ve döllenmeyi engellemesi nedeniyle tehlikelidir.

1.10.2. Hıyarın iklim istekleri

1.10.2.1. Sıcaklık:

Hıyarın anavatanının Güney Asya olması, onun yüksek sıcaklığı ve ışığı seven bir sebze türü olduğunu göstermektedir.

Tohumlan 12° C sıcaklıkta çimlenmeye başlar. Fakat en uygun çimlenme sıcaklığı 2224°C dir. (Toprak sıcaklığı 2022°C).

Fide devresinde en uygun gündüz hava sıcaklığı, ışık şiddetine göre 2024°C, gece sıcaklığı ise 1820°C dir (Toprak sıcaklığı 1820°C). Hıyarlarda gece-gündüz sıcaklık farklarının fide yetiştirme devresinde çok büyük olması ve bu koşullara uzun süre bırakılması aşırı miktarda dişi çiçek oluşumunu teşvik etmektedir. Hıyar fideleri 56 yaprak devresinde 810 gün süre ile 810°C gibi düşük sıcaklıklara tabi tutulduklarında dişi çiçekler erken ve fazla sayıda oluşmaktadır. Fide devresindeki bu üşütme işlemi verimi olumlu yönde etkilemektedir. Bu işlem yapılmadığı takdirde, dikimden birkaç gün önce pişkinleştirme için sıcaklığın 1820°C ye düşürülmesi yararlı olmaktadır.

Diğer sebze türlerinde olduğu gibi hıyar yetiştiriciliğinde de sıcaklık ışık şiddetine göre ayarlanmalıdır. Erken ürünlerde hıyar fidelerinin seraya dikilmesinden sonra, başlangıçta gündüz hava sıcaklığı 2022° C olarak ayarlanmalı, sonraları 2428° C ye çıkarılmalıdır. Hava sıcaklığının 3035°C üzerinde uzun süreler seyretmesi halinde gelişme durgunlukları ve meyve zararlanmaları olur. Gölgeleme, bitkiler üzerine kısa süreli su püskürtme veya cam yüzey üzerinden yağmurlama işlemi ile sıcaklık düşürme mümkün olabilir. Gölgeleme, ayni zamanda acılaşmaya karşı da yararlı olmaktadır. Sıcaklığın düşürülmesi yoluyla kırmızı örümcek salgını da baskı altında tutulabilir. Bu önlemlerden önce kuşkusuz, yan ve çatı havalandırma pencerelerinin açılarak mahyada birikmiş olan nemli sıcak havanın dışarıya atılması gerekir. Aksi halde bitkilerin topraktan su alma ve terlemesi dengelenemez. Bunun sonucu; yapraklar kıvrılır, tepe sürgünde de kıvrılmalar görülür. Fizyolojik hastalık denen bu arazlarla birlikte mantari ve bakteriyel hastalıklar serada yaygınlaşır. Özellikle Dere hıyarı gibi yerli çeşitlerde acılaşma başlar.

Başlangıçtaki yüksek sıcaklıklar dişi çiçek oluşumuna zararlı etki yapmaktadır. Daha düşük sıcaklıklarda ise dişi çiçek oluşumu daha iyi olmaktadır. Bulutsuz günler, uzun günlerle birlikte serin geçen geceler verimlilik için çok uygundur. Hızlı ve güçlü gelişen hıyar bitkilerinde, hızlı gelişme bitkiyi uzun meyve vermeye teşvik etmektedir.

Hıyar bitkisinin gece sıcaklık isteği çeşitlere göre değişmekle birlikte 1720°C dir. Gece sıcaklıkları gündüz sıcaklıklarına göre en az 24°C düşük olmalıdır. Bu farkın 46°C olması daha uygundur. Gece sıcaklıklarının 17°C nine altında bulunması ve gövde üzerinde çok erken meyve oluşumuna izin verilmesi halinde meyve uzunluğu azalmaktadır. Bazen ilk meyvelerin masuraların hemen üzerinde oluştuğu görülür. Bunun sonucu olarak yukarılarda çok kısa meyveler oluşur. Eğer ilk meyveler 8 inci yapraktan itibaren bırakılırsa normal meyve uzunluğu ve meyvelerde iyi bir sıralama görülür.

Toplam verimin yüksek olması isteniyorsa gündüz sıcaklıkları 21° C, gece sıcaklıkları 15°C olarak ayarlanmalıdır. Erkenci verimin yüksek olması isteniyorsa, gündüz sıcaklıklarının 25 C, gece sıcaklıklarının ise 18°C olarak ayarlanması gerekmektedir.

Hıyar yetiştiriciliğinde toprak sıcaklığının 1820 C olması! çok uygundur. Hatta erken ürünler için 2225°C önerilir. Toprak ısıtmasının hıyar yetiştiriciliğinde özel önemi vardır. Hıyar bitkisi toprak sıcaklığı sapmalarına karşı çok duyarlıdır. Gece-gündüz toprak sıcaklığı sapmalarını dengelemesi bakımından, uygun çiftlik gübresi verme ve masuraların, sap, samanla örtülmesi özellikle kış kültüründe çok yararlı olmaktadır. Bu yapılmadığı takdirde kök gelişmesi iyi olmamakta, su ve besin maddelerinin alınması zorlaşmaktadır. Bunun içindir ki özellikle erken yetiştiricilikte 1822°C ılıtılmış su ile sulama önerilmektedir.

1.10.2.2. Işık

Işığı seven hıyar bitkisinin ışık isteği domatesinki kadar yüksek değildir. Fakat yine de serada gölgeleme arttıkça ve ışık şiddeti düştükçe ürün miktarının azalacağı unutulmamalıdır. Hıyar bitkisi hem ışık azlığından, hem de fazlı ışık şiddetinden etkilenmektedir.

Işık şiddetinin düşük olduğu devrelerde camların temiz tutulması ve budama önlemleri ile bitkinin her tarafının eşit şekilde ışıklanması sağlanabilir. Yazın çok yüksek ışık şiddeti nedeniyle sera sıcaklığının 3035°C üzerine çıktığı görülür. Bu koşullarda hıyar bitkisi artık gelişemez. Gölgeleme kaçınılmaz olur.

Hıyar yetiştiriciliğinde genç bitkilerde kısa gün erken dişi çiçek, uzun gün ise erkek çiçek oluşumunu hızlandırmaktadır.

1.10.2.3. Hava nemi

Tohum ekiminde hava oransal nemi % 7080 tutulmalıdır. Şaşırtmadan sonra birkaç gün süreyle hava oransal neminin % 8090 olarak tutulması, daha sonra biraz düşürülmesi uygundur.

Dikimden sonra en uygun hava oransal nemi ise % 7080 dir. Günlük nem sapmaları göz-önüne alındığında % 5090 normaldir. Ancak uzun süre devam eden çok düşük ve yüksek oransal hava neminden kaçınılmalıdır. % 40 oransal nemi olan çok kuru hava, kısa sürelerle tekrarlanan su püskürtmeleri ile dengelenebilir. Aksi halde çok kuru hava bitkilerin zayıflamasına, solmasına, meyvelerin kıvrılmasına ve kırmızı Örümcek salgınına neden olur. Çok kuru hava, fazla hava akımından da kaynaklanabilir. Hıyar bitkisi iyi ve yumuşak yapraklı olması nedeniyle hava akımlarından korunmalıdır. Hatta kapı civarında şiddetli hava akımına engel olmak için kapılara naylon perdeler gerilmelidir.

Hafif hava hareketi, gelişmeyi teşvik edici olduğundan hıyar için arzu edilir. Yağmurlama sulamalardan sonra hafif hava hareketi ıslanan yapraklan kuruttuğu için mantari hastalıklardan bitkiyi korur. Ancak bu, normal bir hava hareketi olmalıdır.

Çok kuru hava kıvrık, küçük, sivri meyve oluşumuna ve meyve ölmelerine neden olmaktadır.

Durucu yüksek hava nemi de tehlikelidir. Bitkilerin yumuşak ve kaba dokulu gelişmesine neden olur. Hava nemi, ısıtma ve havalandırmalar ile bitkiye uydurulmalıdır. Yollara sap, saman gibi malzeme serildiğinde homojen hava ve toprak nemi sağlanabilir.

1.10.2.4. Su

Hıyar bitkisinde köklerin az su alma özelliğine karşın, yaprakların su tüketimi yüksektir. Bu yüzden hıyar bitkileri nemli ve kısmen sıcak iklimlerde yayılmışlardır. Yüksek hava nemi yaprakların fazla su kaybını önleyici etkiye sahiptir. Bitkilerin su kaybı toprakta fazla su bulundurmakla giderilemez. Toprakta fazla su bulunsa bile, hava nemi çok düşükse, kökler bu suyu hızlı bir tempo ile alamaz.

Hıyar bitkilerine su azar, fakat kısa zaman aralıkları ile verilmelidir. Yüksek ışık ve sıcaklık koşullarında m2 den günde 2,54 litre su kullanımı olmaktadır. Kapalı hava ve düşük sıcaklıklarda buharlaşma az olduğundan böyle zamanlarda fazla sulamalardan kaçınılmalıdır. Aksi halde kaba, sulu yapılı gelişme olur ve bitkiler hastalıklara kolayca yakalanırlar.

Dikimden sonra biraz az su verildiğinde (ki bu kök gelişmesini teşvik eder) bundan dolayı bitkiler hafif azot noksanlığı belirtisi gösterirse de dişi çiçek ve meyve oluşumu bol olur. Başlangıçta fazla sulamalar.verimliliğe olumsuz yönde etki eder. Daha sonraki fazla sulamaların verime etkisi olumludur.

1.10.3. Patlıcanın iklim istekleri

1.10.3.1. Sıcaklık

Patlıcanın anavatanının Güney Asya olması, onun yüksek sıcaklıkları seven bir sebze türü olduğunu göstermektedir.

Patlıcan tohumlan en düşük 1012°C de çimlenebilirse de, en uygun çimlenme sıcaklığı 2025°C dir. Şaşırtmadan sonra sıcaklık 18-22°PC’ye düşürülmelidir. Seraya dikimden sonra iyi bir gelişme için hava sıcaklığının gündüzleri 2230°C, geceleri 1618°C olması çok uygundur.

Yüksek sıcaklığı seven patlıcan bitkisi 3540 C sıcaklıklara dayanabilir. Bunun üzerindeki sıcaklıklarda, hava da kuru ise bu büyüme durur. Ancak oransal nemin % 6065 olduğu bir ortamda 50°C sıcaklığa bile dayandığı görülmektedir.

Çiçeklenme ve döllenmenin en uygun olduğu sıcaklık derecesi 25°30°C dir. 15°C nine altında ve 35°C nine üzerinde çiçeklenme ve döllenme iyi olmaz.

Bitki hayatsal işlevlerini 8°C nine üzerinde sürdürür. Ancak bu derecenin altında, bitkide durgun bir dönem başlar. 0°C nine altında donma görülür. Bitkinin genç devresinde düşük sıcaklıklara dayanma gücü daha azdır. Gövdenin odunlaşması ile düşük sıcaklıklara dayanıklılık artar.

Özellikle sıcaklığın düşük olduğu dönemlerde patlıcan meyvelerinde renk açılmalarına ç okça rastlanır. Bu durumda bitkilere demirli preparat pülverize edilmesi iyi bir önlemdir (% 0.025 lif Fetrilon veya Sequestrin).

1.10.3.2. Işık

Patlıcanın sıcaklık isteği gibi, ışık isteği de fazladır. Uygun bir gelişme için 1416 saatlik güneşlenmeye ihtiyaç gösterir. Gün uzunluğunun ve ışık şiddetinin azalmasıyla gelişme kısıtlanır, çiçek oluşumu zayıflar, çiçekler daha uzun sürede oluşur ve meyve tutumu azalır. Ayni durum çok fazla ışık şiddetinde de geçerlidir. Işık şiddetinin, sıcaklığın artması ve nemin azalması ile meyvelerde sertleşme ve acılaşmalar olur. Bu durumda, şiddetli güneş ışınlarının zayıflatılması için gölgeleme zorunlu hale gelir.

1.10.3.3. Hava ve nem

Sıcak ve nemli havadan hoşlanan patlıcan bitkisi için hava oransal neminin % 6070 olması uygundur. Havalandırma, gölgeleme ve sulamalarla bu oransal hava nemi bitkiye uydurulmalıdır.

Sera sıcaklığı arttıkça hava kuru hale geçer, yani hava oransal nemi azalır. Gölgeleme, sulama ve havalandırma ile hava oransal nemi patlıcan bitkisinin isteğine göre uy durulmalıdır.. Hava oransal nemi çok düştüğünde, çiçeklerden başlamak üzere meyve ve yapraklarda zararlanmalar görülür.

Alçalan sera sıcaklıklarında ise, oransal hava nemi giderek yükselir. Hava doyma noktasına geldiğinde seranın iç çeperi ve bitkiler üzerinde su damlaları oluşur. Oransal hava neminin % 100 olduğu böyle durumlarda mantari hastalıklar artar, döllenme bozuklukları olur, dal ve yapraklar kaba ve sulu do kulu olarak gelişir kök gelişmesi geri kalır.

Patlıcan bitkisi, seradaki hava neminin durgun olmamasını, yani serada sürekli hafif hava hareketinin bulunmasını ister.

Hava neminden hoşlanan patlıcan bitkileri, toprak nemine de oldukça isteklidir. Toprakta nem % 6070 civarında bulunmalıdır.

Toprak suyunun ani azalma ve çoğalmaları gelişmeyi büyük ölçüde etkiler, çiçek dökülmeleri meydana gelir. Ayrıca suyun ve azotlu gübrelerin fazla verilmesi nedeniyle dallanma ve yapraklanması hızlandırılmış patlıcan bitkileri kolay döl vermeye yöneltilemez. Toprak suyu % 40'in altına düşürülmemelidir.

1.10.4. Biberin iklim istekleri

Biber yüksek ışığa gereksinim gösterir. Erken kültürde camların temiz olmasına özen gösterilmelidir. Gündüz sıcaklığı domatesin kinden biraz daha yüksek (2228°C) ayarlanmalı, geceleri 18 °C’ye düşürülmelidir.

Sonbaharda gündüz sıcaklıkları birkaç derece aşağı tutulur. Gece sıcaklıkları 12° C nine altına düşmemelidir.

Dikimden sonra başlangıçta bitki oldukça kuru tutulmalıdır. Ancak dol başlangıcında bitkinin su ihtiyacı yükselir. Su noksanlığı çiçeklerin kolayca dökülmesine neden olur. Hava oransal nemi % 70 civarında olmalıdır. Kuru hava yaprak biti salgınına uygun bir ortam hazırlar. Çok nemli hava ise Botrytis ve Sclerotinia'yi teşvik eder.

2. SERADA YETİŞTİRME DEVRELERİ, ÜRÜNÜN SEÇİMİ

2.1. Yetiştirme devreleri

810 yıl öncesine kadar seralardan salt bir kez ürün alınırdı. Ancak ısıtma masraflarının artması yetiştiricileri daha az ısıtmayı gerektiren çift ürün yetiştiriciliğine zorlamıştır.

2.1.1. Tek ürün yetiştiriciliği:

Tek ürün yetiştiriciliği, bir seradan bir yılda bir kez ürün alınmasıdır. Bu yetiştiricilik, sıcak olmaları, ısıyı daha iyi absorbe ve muhafaza etmelerinden dolayı genellikle cam seralarda yapılmaktadır. Ancak bazı mikroklimalarda plastik seralarda da tek ürün yetiştiriciliği yapılabilmektedir.

Akdeniz kıyı şeridinde, tek ürün yetiştiriciliğinde domatesin en uygun ekim tarihi Eylül ayı ortalandır. Bu durumda seraya dikim Kasım ortalarında yapılır, hasada Mart başında başlanır. Hasat tarla domatesinin bollaştığı ve fiyatların düşmeye başladığı 1530 Hazirana dek devam eder.

2.1.2. Çift ürün yetiştiriciliği:

Çift ürün yetiştiriciliği cam seralarda da yapılırsa da, genellikle plastik seralarda uygulanan sistemdir. Fazla ısıtma masrafı yapılmadan bir yılda aynı seradan iki ürün amaçlanabilmektedir. Çift ürün yetiştiriciliğinin ilk ürün devresi sonbahar yetiştiriciliği veya birinci ürün, bunu izleyen ikinci ürün devresi ise ilkbahar yetiştiriciliği veya ikinci ürün olarak adlandırılır.

Sonbahar ürününde hasat başlayana kadar hava koşullan iyidir. Ancak hasat başlayınca havalar soğur ve ürün olgunluğu yavaşlar. Bu yavaşlama fiyatların yükselmesine paralel olduğu için yetiştiricinin yararınadır, ürünle yüklenen bitkiler soğuktan fazla zarar görmezler. Ancak don tehlikeli gecelerde, sera sıcaklığı 23°C ye düştüğünde sobalar yakılır.

İlkbahar yetiştiriciliğine, sonbahar yetiştiriciliğinin sona erdiği Şubat ortalarında başlanır. Dikimle birlikte hava sıcaklıkları da giderek artacağından yine fazla ısıtma gerekmez. Ancak don tehlikeli gecelerde sobalar yakılır.

Çift ürün yetiştiriciliğinde bir yılda ara arda iki kez aynı tür yetiştirilebilirse de, iki farklı tür de yetiştirilebilir.

Çizelge 4'de tek ürün ve çift ürün yetiştiriciliğinde Önemli sebze türlerine ilişkin ekim, dikim ve hasat tarihleri gösterilmiştir.

2.2. Seralarda Yetiştirilen Sebze Tür ve Çeşitleri:

2.2.1. Domates çeşitleri

Ülkemizde 3540 yıl önce seracılık başladığında yetiştiricilikte kullanılan ilk domates çeşidi Süpermarmande idi. Uzun yıllar kullanılan bu çeşidi Patontate, Linda FJ , Paola Fİ izlemiştir. Daha sonraları Montfavet 63/5 F1 ve Lucy F1 Hibridler uzun yıllar bunların yerini almıştır. Bu F1 hibridler halen sera yetiştiriciliğinde kullanılmakla birlikte topraktan gelen solgunluk hastalıklarına dayanıklı olarak geliştirilen F1 hibridler ön plana geçmiş tir. Toprak ilaçlamasının çok pahalı ve zor olması nedeniyle bu hastalıklara dayanıklı F! kibritler sera yetiştiricileri tarafından tercih edilmektedir.

Montfavet 63/5 lf1 hibrid Sonbahar ve İlkbahar yetiştiriciliğine uygundur, solgunluk hastalıklarına dayanıklılığı yoktur. Meyveleri hafif basık yuvarlak, loblu, hafif yeşil yakalıdır.

Lucy Tmv F1 Hibrid kuvvetli gelişen erkenci bir çeşittir. Çift ürün ve tek ürün yetiştiriciliklerine uygundur. Tütün mozayik virüsüna dayanıklı olan bu çeşit Fusarium, Verticillium gibi toprak solgunluk hastalıklarına ve Nematoda karşı dayanıklı değildir. Yeni kurulan seralara halen önerilmektedir. Meyveleri hafif basık yuvarlak, hafif lobludur. Meyve ortalama ağırlığı 90-130 gr.dır.

Noria Tmv VFN F. Hibrid Sonbahar yetiştiriciliği için uygun orta geççi bir çeşittir. Meyveleri yuvarlak düzgün olup 110140 gr. ağırlıkta, çok hafif yeşil yakalıdır. Fusarium, Verticillium Nematod ve Tütün Mozayik Virüsüne karşı dayanıklıdır.

Diego Tmv VFN F1 Hibrid Sonbahar yetiştiriciliğine uygun orta erken, orta geççi, Noria gibi dört hastalığa dayanıklı bir çeşittir. Meyveleri 90140 gr. ağırlıkta yuvarlak, düzgün, yeşil yakasızdır. Yüksek hormon dozlarına duyarlıdır.

Son yıllarda geliştirilen sera yetiştiriciliği için uygun bazı Fİ Hibridler ise şunlardır;

2.2.2. Hıyar çeşitleri:

Sera yetiştiriciliğinde ilk kullanılan yerli hıyar çeşitleri Dere ve Çengelköy'dür. Çengelköy büyümesi orta kuvvette erkenci bir çeşittir. Meyve uzunluğu yaklaşık 20 cm. dir. Dere çeşidi düşük sıcaklıkta Çengelköy'e göre daha kuvvetli büyüyen yerli sera çeşididir. Meyve uzunluğu 1820 cm. kadardır. Bu yerli çeşitler dönümünden 810 ton ürün vermektedirler. 56 yıldan bu yana yerli çeşitlerin yerini yabancı kökenli, yüksek verimli partenokarp çeşitler almıştır.

Pandex F1 ve Pepinex F! Hibridler: Kuvvetli büyüyen, partenokarp, acılaşmayan verimli sera çeşitleridir. Meyve uzunluğu 3035 cm. olup, iç piyasada böyle uzun hıyarlar fazla tutunmamaktadırlar. Dönüme verimleri 1520 ton dolayındadır.

Maram F1 : iç pazar isteklerine uygun, ortalama 16 cm. uzunlukta, acılaşmayan partenokarp bir hibriddir. Düşük sıcaklıkta çok iyi büyüme gösterdiği için tek ürün ve ilkbahar yetiştiriciliği için çok uygundur. Dönümden 1520 ton kadar ürün alınabilmektedir. En uygun sera çeşididir.

Şekil: 42 Sera yetiştiriciliğinde ilk kullanılan çeşitlerden Dere hıyarı

Petita F1: Düşük sıcaklıklarda Meram’dan daha iyi gelişen iç pazar isteklerine uygun, acılaşmayan, partenokarp verimli bir çeşittir.

2.2.3. Patlıcan çeşitleri:

Seralarda patlıcan yetiştiriciliğine ancak 78 yıl Önce başlanmıştır. O zamanlar Antalya Kemer, Halep, Göl patlıcanı gibi yerli çeşitler kullanılmaktaydı. Ancak bu çeşitlerin meyveleri düşük ışık ve sıcaklık koşullarında açık renkli ve sert dokulu oluşuyordu. Son yıllarda geliştirilen yabancı kökenli bazı çeşitler düşük ışık ve sıcaklık koşullarında iyi çiçek oluşumu ve koyu meyve rengi nedeniyle yerli çeşitlerin yerini almışlardır. Bu çeşitler;

Prelane F1:

Çok erkenci, verimli, koyu mor-siyah renkli, meyve uzunluğu 2530 cm. meyve ağırlığı 150200 gr. olan yabancı kökenli bir çeşittir. Az çekirdekli, yumuşak dokulu olup, hasat sonuna kadar renk açılması olmaz. Düşük ışık ve sıcaklık koşullarında çiçek açma özelliğine sahip olduğu için özellikle tek ürün yetiştiriciliği için önerilmektedir. Hıyar ve Tütün Mozayik virüsüne dayalıdır.

Baluro F1:

Çok erkenci, verimli, Prelane F1 çeşidine göre meyveler daha kaliteli, biraz daha kısa ve kalın ve yola dayanıklıdır. Çiçeklenme için biraz daha fazla sıcaklık ve ışık şiddetine gereksinimi vardır. Mikroklimalar dışında tek ürün yetiştiriciliğinde dikkat edilmelidir, özellikle ilkbaharda ikinci ürün için önerilir.

Bonica F1 :

Topan tipi yabancı kökenli bir hibriddir. Tek ürün yetiştiriciliği için uygun bir çeşittir.

2.2.4. Biber çeşitleri:

İnce Sivri35, Ege Acı Sivri (484), Dolmalık Doru16 ve Demce Sivrisi sera yetiştiriciliği için önerilen çeşitlerdir.

3. SERAYA DİKİLECEK FİDELERİN YETİŞTİRİLMESİ

3.1. Fide Harcı Hazırlanması

Başarılı sera yetiştiriciliği her şeyden önce uygun çeşit tohum seçimi, kuvvetli ve sağlıklı fide üretimine bağlıdır. Bunun için de uygun fide harcı ve iklim koşullarına gereksinim vardır.

Fide harcında kullanılacak çiftlik gübresi en azından 23 ay önce (mümkünse daha önce) sağlanmalı, kuru ise nemlendirilerek fermantasyona bırakılmalıdır. Yeknesak bir fermantasyon için birkaç kez aktarılmalıdır. Yanmış gübre harç hazırlığından önce elenmelidir.

Uygun fide harcı oranı, çiftlik gübresi, toprak ve kumun kalitesine bağlı ise de, şu karışımlar önerilmektedir. 2 kısım çiftlik gübresi, 2 kısım orman toprağı, bir kısım dişli dere kumu. Veya 4 kısım çiftlik gübresi, 2 kısım bahçe toprağı, l kısım dişli dere kumu. Bu karışımların l m3 'üne 2 kg. Süper fosfat (% 18 lif) verilmelidir.

3.2. Fide Harcının Dezenfeksiyonu

Fide harcının yalnız uygun bir karışım olması yeterli değildir. Harç aynı zamanda mantari, bakteriyel hastalıklardan, nematod ve diğer zararlılarla bulaşık olmamalıdır. Bitkilerin hastalıklara en duyarlı olduğu devre tohumun çimlenme devresidir.

Harç dezenfeksiyonu için çeşitli uygulamalar arasında 2025 dakika bekletildiğinde tüm hastalık etmenleri ve ot tohumları öldürülebilmektedir. Ancak güç ve pahalı bir uygulamadır.

Kimyasal dezenfeksiyon buharlı kadar etkili olmamakla birlikte daha pratik ve ucuz bir yöntemdir. Bu amaçla MethylBromide, Formalin, Çaptan ve Thiram bileşimli fungusidler kullanılabilir.

MethylBromide uygulamasında 22,5 m3 harca l kutu yeterlidir. Harç 3040 cm. yükseklikte yayılır, üzerine polietilen örtülerek ilaçlanır. 2 gün sonra örtü kaldırılarak bir hafta havalandırılır. Bu zaman içinde harç 23 kez aktarılmalıdır.

Formalinle harç dezenfeksiyonunda, fide harcı 2530 cm. kalınlıkta yayılır. % 2 lik olarak hazırlanan formalinli sudan beher m2 ye 10 litre verilerek polietilenle kapatılır. 2 gün bekletildikten sonra 45 gün havalandırılır (Başka bir anlatımla l m3 harca 0,71,0 litre Formalin).

Bu uygulamalar yapılamıyorsa fide harcının Çaptan veya Thiramh toz fungusidlerle ilaçlanmasında yarar vardır, l m3 fide harcı için 300400 gr. ilaç Önerilir.

3.3. Tohum Ekimi

Dezenfekte edilmiş harcın kullanılmasından önce kontrol edilmesinde yarar vardır. Çiftlik gübresinde tuz gibi zararlı unsurlar olabilir ya da dezenfeksiyonda kullanılan MethylBromide, Formalin gibi ilaçların tümü uçmamış olabilir. Bunun için basit bir test yapmakta yarar vardır. Harçtan bir miktar örnek alınarak kavanoza veya bir naylon torbaya konur, üzerine tere veya marul tohumu ekildikten sonra üzeri kapatılır. Harçta zararlı unsurlar yoksa 23 gün içinde tohumlar çimlenir. Böyle bir harç artık korkusuzca kullanılabilir.

Tohum ekimi 810 cm. derinlikteki taşınabilir boyutlardaki tahta kasalara yapılır, 40x60 cm. boyutlarındaki kasalar bu amaç için uygundur. Kasaların alt tahtaları suyu iyi sızdırması için biraz seyrek çakılmalıdır. Sterilize edilen harcın bir miktarı biraz ince elekten geçirilerek kasalar doldurulur. Baskı tahtası ile hafifçe bastırılır ve düzlenir. Domates, patlıcan, biber gibi şaşırtılması gereken sebze tohumları 0,51 cm. aralıklarla ekilir. Ekimden önce tohumun bir kavanoz içinde Captan'lı ilaçla sallanarak ilaçlanmasında yarar vardır. (45 gr. tohum için çakı ucu ile alınan az miktarda ilaç). 40x60 cm boyutlarındaki kasalara 45 gr. tohum yeterlidir. Böyle bir kasadan yaklaşık 15002000 adet fide elde edilebilir. Aksi halde, daha sık ekimlerde fideler çok zayıf çıkmaktadır. Ekimden sonra kasaların üzerine tohumlar görünmeyene kadar ince elenmiş harç serpilir, baskı tahtası ile hafifçe bastırıldıktan sonra sulama yapılır. Sulama suyunun 10 litresine silme bir kibrit kutusu kadar (810 gr.) Zinebli, Manebli veya Captanh ilaç karıştırmak yararlı olmaktadır. Kasalar sera içerisinde bir masa üzerine konulmalıdır. Böylece fare ve böcekler tohuma zarar veremezler. Ekimden sonra kasaların üzeri kağıt, cam yada plastik ile örtülür. Çimlenme başlayınca bu örtüler kaldırılır.

Hıyar, kabak, kavun ve fasulye gibi şaşırtılmayan tohumlar doğrudan olarak plastik torbalara ekilir.

3.4. Şaşırtma

Optimal çimlenme sıcaklıklarında, domates ekimden 1012, patlıcan ve biber 1520 gün sonra şaşırtmaya gelir. Domates fidelerinin en uygun şaşırtma zamanı kotiledon (= çim) yapraklarının tam olarak açıldığı ve yere paralel duruma geldiği zamandır, Patlıcan ve biberlerde ise, ilk gerçek yaprakların belirmeye başladığı zaman daha uygundur. Şaşırtmada ekim kasalarındaki fideciklerin seçimi çok önemlidir. Seçimde aranılan özellikler şunlardır:

— Kotiledon yapraklar, geniş, yere paralel, parlak yeşil ve üzerinde herhangi bir leke olmamalıdır.

— Kök ve gövdenin uzunluğu aşağı yukarı aynı olmalıdır.

— Kökler beyaz renkte olmalı ve üzerlerinde leke bulunma malıdır.

Şaşırtmada 15x15 cm. lif naylon torbalar en uygunudur, 11 m3 harçla 1200 adet bu torbalardan doldurulabilir. Başlangıçta l m2 fide alanına 100 adet torba yerleştirilebilir. Fideler büyüdükçe aralamada göz önüne alınarak da 100 adet torba için 2 m2 alan ayrılmalıdır.

Şaşırtma işleminden 23 gün önce harç doldurulmuş torbalar iyice sulanır ve harcın yerleşmesi sağlanır. Köklerin zedelenmeden çıkması için, ekim kasalarındaki fideler bir gün önceden sulanmalıdır. Fideleri gövdelerinden tutmayıp, kotiledon yapraklarından tutarak şaşırtma yapılmalıdır. Şaşırtmadan sonra süzgeçli kovalarla can suyu verilir. Bundan sonra bir kez de ilaçlı su ile sulamak yararlıdır, (l teneke suya silme bir kibrit kutusu kadar Zineb, Maneb veya Çaptan).

Şaşırtma sonbahar mevsiminde günün geç saatlerinde yapılmalı ve fidelik gölgelenmelidir. Fideliğin çevresi de kesinlikle açık olmalıdır. Fidelerin konduğu toprak zemin sürekli olarak nemli tutulmalıdır.

3.5. Fidelere Bakım İşleri

Sonbahar kültürü fidelerinin az, fakat sık sık sulanması önerilir. Fazla sulamalar fideleri çok çabuk ve ince yapılı geliştirir. Bazı durumlarda ölümlere neden olur.

İlkbahar ve tek ürün fide yetiştiriciliklerinde ise, sulamalar daha seyrek yapılmalıdır. Fazla sulamalar kökleri havasız bırakacağından ve soğuk tutacağından sakıncalıdır.

Fidelerin yaprakları birbirine değmeye başladığında, daha iyi ışıklanma ve hava dolaşımı için fideler arasında 510 cm. aralık kalacak şekilde aralama yapılmalıdır. Bu aralama işlemi, toprak zemine torba deliklerinden kök atan fidelerin köklerinin kopmasına ve daha pişkin yetişmelerine de yardımcı olmaktadır.

Fidelere 810 günde bir kez mantari hastalıklara karşı koruyucu olarak fungusidlerle ilaçlanmalıdır.

Virüs hastalığını bulaştırıcı, emici haşerelere karşı gerektiğinde insektisidlerle ilaçlamalar unutulmamalıdır.

Fidelerin yavaş ve cılız geliştiği durumlarda, besin maddesi yetersizliği olasılığına karşı % 0,2'lik 15-15-15'lik kompoze gübreli su ile (l teneke suya 2025 gr.) sulanmalıdır. Fidelerde belirgin azot noksanlığı belirtisi görülüyor ise aynı dozda Amonyum sülfat uygulaması yapılmalıdır.

Fide yetiştirme mevsimi ve sebze türüne göre, şaşırtmadan 48 hafta sonra fideler seraya dikim durumuna gelebilir.

4. SERA TOPRAĞININ HAZIRLANMASI VE GÜBRELEME

4.1. Organik Madde Miktarı

Sera toprağındaki mikroorganizma faaliyeti, sıcaklık ve nem nedeniyle açık tarla koşullarına göre çok fazladır. Bu nedenle, sera toprağına organik madde çok ve çabuk tüketildiği için fazla verilmelidir. Topraktaki yüksek organik madde düzeyinin bitkilerde hastalığa dayanıklılığı arttırdığı da bir gerçektir.

Sera toprağında organik madde miktarının % 610 olması çok uygundur. Bu oranı korumak için her kültürden önce dönüme 810 ton çiftlik gübresi verilmelidir.

Toprağın organik maddesi % 5 ise sera bitkileri % 0,2'lik tuz konsantrasyonuna dayanırlar. Organik madde düzeyi yükseldikçe, örneğin % 10 olduğunda bitkiler % 0,3'lük tuz konsantrasyonuna dayanırlar. Artan organik madde tuz tok sitesini azaltmaktadır.

4.2. Yeşil Gübreleme ve Toprak İşlemesi

Çiftlik gübresi, toprağın organik madde düzeyini ve toprağın bitki besleme gücünün yükselmesi için en uygun materyaldir. Ancak çiftlik gübresi fiyatlarının son yıllardaki artışları kullanımı sınırlandırmaktadır.

Sera toprağının organik madde düzeyinin bu materyalle yükseltilmesi pahalı bir yoldur. Yapılan araştırmalar ve pratikteki uygulamalar, organik madde düzeyinin yükseltilmesinde yeşil gübrelemenin yeterli olduğunu göstermektedir. Mısır bitkisinin kullanıldığı yeşil gübreleme toprağın organik madde düzeyini % 35 artırmaktadır.

Bu amaç için, sera ürünü son bulunca toprak bolca sulanır. Sürüm tavına gelince dönüme 50 kg. Amonyum sülfat ve 50 kg. süper fosfat verilerek sürülür. Dönüme 30 kg. mısır tohumu isabet edecek şekilde sıkça serpilerek çapa ile tohumlar kapatılır. Mısırın gelişme devresinde 45 defa bolca sulanmalıdır. Mısırlar püskül göstermeye başladığında ufak parçalar halinde biçilerek birkaç gün pörsümeye bırakılır. Daha sonra sürülerek toprağa kapatılır ve çürümesi sağlanır.

Mısırın organik madde miktarını yükseltmesi yanında şu yararlan da vardır:

• Mısır aynı zamanda münavebe bitkileri yerine gedmektedir.

• Mısırın gelişme devresinde yapılan göllendirme şeklindeki sulamalar, seracılıkta fazla kullanılan kimyasal gübrelerin neden olduğu toprak tuzlarının yıkanmasını sağlamaktadır.

• Mısır derin kök sistemine sahip olduğu için alt tabakalardaki besin maddelerini yukarılara çekmektedir.

• Sera toprağında, kimyasal maddelerle mücadele olanağı bulunmayan Sclerotinia (= beyaz çürüklük) gibi hastalık etmenleri varsa mısırın göllendirme şeklindeki sulamaları ile bu hastalıkla da mücadele yapılmış olur.

4.3. Sera Toprağının Sterilizasyonu

Uygun sıcaklık ve nem nedeniyle sera toprağında yararlı mikroorganizmalar açık tarla koşullarına göre daha etkin oldukları gibi, serada yetiştirilen bitkilerde hastalık yapan mantar, bakteri ve nematodların etkinlikleri de fazladır. Kültürel ve sağlık önlemlerinin alınmadığı durumlarda bu hastalık etmenlerinin çoğalmaları, yayılmaları daha fazla olmaktadır.

Bitkilerin toprak üstü aksamındaki hastalıkların denetimi kolay ve ucuzdur. Ancak, toprak altı hastalıkların kontrolü çok güç ve pahalıdır. Seralarda belirli birkaç sebze türünün pazar isteğine göre üretim zorunluluğu nedeniyle fazla ünavebe yapılmaması hastalık yoğunluğunu yıldan yıla arttırmaktadır. Baştan başlangıçta yeni sera toprağında toprak hastalıkları sorun olmamakla birlikte, 35 yıl sonra toprağın ilaçlanması kaçınılmaz olur.

Pahalı ve zor bir işlem olan toprak ilaçlanmasından kaçınmak amacıyla, topraktan gelen solgunluk hastalıklarına ve nematodlara dayanıklı domates çeşitleri geliştirilmiştir. Ancak serada yetiştiriciliği yapılan hıyar ve patlıcan gibi sebze türlerinde halen böyle bir dayanıklılık söz konusu değildir.

Diğer sebze türlerinde de solgunluk hastalıklarına dayanıklı çeşitler geliştirilene kadar toprak ilaçlaması veya sterilizasyonu geçerliliğini koruyacaktır.

Sera toprağının sterilizasyonu üç şekilde yapılabilir: Buharlı, kimyasal maddelerle, güneş enerjisi ile.

4.3.1. Buharlı Sterilizasyon

En etkili ve uygun toprak sterilizasyonu buhar ile yapılanıdır. Fakat uygulama pahalı ve güçtür. Buhar tesisini gerektirir. Buharlı sterilizasyon iki şekilde uygulanır. Birincisi toprağın 3540 cm. altına yerleştirilen delikli demir borulara buhar vermek yoluyla, ikincisi yüzeysel buhar verme şeklinde yapılır. Yüzeysel uygulamada kabartılan sera toprağı üzerine yüksek sıcaklıklara dayanıklı plastik örtü serilerek bu örtü altına buhar verilir. Toprak sıcaklığı 90°C ye yükseldiğinde, bu sıcaklıkta 2025 dakika tutulur. Böyle bir uygulamada virüs hastalıkları dahil bütün patojenler kontrol edilebilir. Ancak pahalı ve güç bir sistem olduğu için uygulamada yaygın olarak kullanılmamaktadır.

4.3.2. Kimyasal İlaçlarla Toprak Dezenfeksiyonu

Bu amaç için pratikte kullanılan birçok ilaç vardır. Ancak bunların kullanım şekli ve koşulları farklıdır. Sera yetiştiricisi bunların en uygununu kendisi seçmelidir. Bu preparatların etki alanı, dozu ve bekleme süreleri aşağıda gösterilmektedir.

Basamid (Dazomet): Pythium, Rhizoctonia, Sclerotinia, Verticillium, Nematod toprak haşerelerini ve ot tohumlarını öldürür. Granül halde olduğu için kullanımı kolay olan bu preparatlara tan m2 'ye 4050 gr. serpilerek, 2025 cm. derinliğe kadar toprağa karıştırılır. 15°C toprak sıcaklığı üzerinde 3 hafta bekletildikten sonra sürülerek havalandırılır.

Methylbromide: Pythium, Rhizoctonia, Sclerotinia, Didymella, Fusarium, Verticillium, Nematod toprak zararlılarını ve yabancı ot tohumlarını öldürür. Kullanma dozu m2 ye 5070 gr. dır. Toprak sıcaklığı 25 cm. derinlikte 8°C'nin altında olmamalıdır. Uygulama plastik örtü altında yapılır. Bir hafta bekletildikten sonra sürülerek havalandırılır.

Vapam, DiTrapox de etkili toprak dezenfeksiyon ilaçlandır. Kimyasal preparat uygulamalarından sonra, ekim veya dikim öncesi toprak örneği kavanozlara konarak mutlaka tere testi yapılmalıdır.

4.3.3. Güneş Enerjisi İle Toprak Sterilizasyonu

Seralarda yaz mevsimi başlangıcında ürün sona erdiğinde, sera toprağı sulanır, tavına gelince sürülür ve toprak üzerine plastik örtü serilir. Seranın bütün havalandırma pencereleri ve kapılan kapatılarak içeride yüksek sıcaklıklar oluşması sağlanır. Böylelikle toprak sıcaklığı da (4050°C) yükseldiğinden kısmi bir toprak Sterilizasyonu sağlanır, Bu sıcaklıklar sterilize sıcaklığı olmasa bile toprak uzun süre bu sıcaklıklar etkisinde kaldığından oldukça iyi sonuçlar alınabilmektedir.

4.4. Gübreleme

Seracılık yoğun bir tarım koludur. Turfanda ürün ile birlikte yüksek verim ve kalite amaçlanmaktadır. Bunun içindir ki, sera koşullarında gübreleme açık tarla koşullarına göre daha yoğun yapılmalıdır. Seracılıkta kullanılacak gübre miktar ve çeşidi yetiştirilecek ürüne bağlı olduğu gibi, yetiştirme sistemi, yani çift ve tek ürün yetiştiriciliği de etkili olmaktadır. Kuşkusuz, tek ürün yetiştiriciliğinde daha uzun bir vejetasyonla birlikte daha fazla ürün alınacağından, gübreleme çift ürün yetiştiriciliklerine göre daha yoğun yapılmalıdır.

Sera yetiştiriciliğinde önemli bazı sebze türlerine ilişkin gübreleme miktar ve şekilleri aşağıda gösterilmiştir.

4.4.1. Domates Yetiştiriciliğinde Gübreleme Azot İhtiyacı:

Azotlu gübreler fide yetiştirme devresinde az miktarda verilmelidir. Fazla azot hızlı vejetatif gelişmeye neden olur, bitkiler ince kalır, hastalıklara dayanıklılık artar, geç çiçek oluşumuna neden olur. Olgunlaşmayı geciktirdiği gibi, ayrıca meyve normal rengini alamaz. Sert, yeşil lekeli meyveler tek taraflı azotla gübrelemenin etkisiyle oluşmaktadır.

Araştırma sonuçlarına göre; bir domates bitkisi için optimum azot miktarı 12 gr. dır. l kg. domates meyvesi için 2,5 gr. saf azota ihtiyaç vardır. 10 ton/K. domates ürünü için 25 kg. N/K. hesap etmek gerekir. Yıkanma ve parçalanma kayıpları göz önüne alındığında 30 kg. N/K. hesap edilir.

Fosfor İhtiyacı:

l kg. domates meyvesi için 2,5 gr. P205'e gereksinim vardır. 10 ton/K. domates ürünü için fosfor ihtiyacı 25 kg. dır. Hepsinin kullanılamayacağı dikkate alındığında 35 kg. P2 O5 /K. hesap edilir.

Potas İhtiyacı:

l kg. domates meyvesi için 5 gr. K2 O'ya gereksinim vardır. Yine 10 ton ürün için, kayıplar da göz önüne alındığında 75 kg. K20/K. hesap edilir. N/K 1: 2 oranı olarak düşünülmelidir.

O halde, dekara verilecek 810 ton çiftlik gübresindeki NPK miktarları da göz önüne alındığında domates için önerilebilecek kimyasal gübre miktarları şöyle olmalıdır:

Amonyum sülfat: 100 120 kg/Dk.

Süperfosfat (% 18): 140 150 kg/Dk.

Potasyum sülfat: 120 130 kg/Dk.

Fosforlu gübrenin tümü ile potasyum gübrenin yarısı toprak hazırlanması sırasında temel gübre olarak verilmelidir. Yukarıda miktarı belirtilen azotlu gübre meyveler ceviz büyüklüğüne geldikten sonra dekara 1520 KGK’lik partiler halinde 56 seferde verilmelidir. Potasyum gübrenin diğer yarısı ise 34 seferde azotlu gübrelerle birlikte sulama sırasında verilir.

Toprakta organik madde az ise çiftlik gübresinin tümü toprak hazırlığında verilmeli, aksi halde bir kısmı muhafaza edilerek ileride sulama suyu ile şerbet halinde uygulanmalıdır.

4.4.2. Hıyar Yetiştiriciliğinde Gübreleme

Hıyar domatesten daha fazla toprak organik maddesine ihtiyaç gösterir ve topraktan daha fazla besin maddeleri kaldırır. Hafif asit topraklan sevdiği için gübre çeşidi seçimine özen gösterilmelidir.

Hıyar, tuza çok duyarlı bitkiler grubundan olduğu için gübre dozlarına da çok özen gösterilmelidir. Bunun için gübreleme küçük dozlarda yapılmalı, hasat başlangıcından itibaren 2 haftada bir m2 ye 30 gramı gedmemelidir.

Hıyar bitkisi azot ve potasa, fosfordan daha fazla ihtiyaç gösterir. Gübreleme dozu verime göre ayarlanmalıdır. Dekara 20 ton ürün veren Fİ melezlerin yetiştirilmesinde gübre dozları da yüksek olmaktadır, l dekarlık hıyar serasına 10 ton çiftlik gübresi verildiğinde, bitkilerin yararlandığı etkili besin madde miktarları şöyledir: 15 kg. N, 5 kg. P2 O5, 20 kg. K2 O ve 20 kg. CAD. Çiftlik gübresinin sağladığı bu besin maddeleri dikkate alınarak önerilen kimyasal gübre dozları saf madde olarak şöyledir:

25 45 kg. N/K.

1520 kg. P2O5/K.

6080 kg. K2O/K.

2040 kg..CAD/K.

4.4.3. Patlıcan Yetiştiriciliğinde Gübreleme Tek Ürün Yetiştiriciliğinde:



Toprak hazırlığı sırasında dekara 810 ton çiftlik gübresi ile 5070 kg. 15-15-15 kompoze gübre temel gübre olarak verilmelidir. Çiftlik gübresi az veriliyor ise, kompoze gübre 80-100 kg.'a çıkartılmalıdır. Meyveye yattıktan sonra sulama suyu ile çiftlik gübresini şerbet şeklinde vermek patlıcan için çok yararlıdır. Üst gübreleme olarak dekara 80100 kg. Amonyum sülfat 34 seferde verilmelidir.

İlkbahar Yetiştiriciliğinde:

Seraya sonbahar kültüründe çiftlik gübresi verilmiş ise, bu dönemde toprak hazırlığı sırasında dekara 4050 kg. 151515 kompoze gübre verilmelidir. Meyveye yattıktan sonra çiftlik gübresi 12 sefer sulama suyu ile şerbet şeklinde verilir. Aynca üst gübreleme olarak dekara 80100 kg. Amonyum sülfat 23 seferde verilmelidir.

4.4. Biber Yetiştiriciliğinde Gübreleme



Toprak hazırlığı sırasında dekara 810 ton çiftlik gübresi ile 7080 kg. süper fosfat, 4050 kg. potasyum sülfat temel gübre olarak verilir. Meyveye yattıktan sonra üst gübreleme olarak 80100 kg. Amonyum sülfat ve 2025 kg. Potasyum sülfat 34 seferde uygulanmalıdır. Biber tuza çok duyarlı olduğundan gübreler küçük dozlarda verilmelidir.

4.5. Yaprak Gübrelemesi



Yaprak gübrelemesinin 20 yıllık bir geçmişi vardır, îlk çalışmalarda özellikle besin maddelerince zayıf topraklarda iyi sonuçlar alınmıştır, iz element pülverizasyonlarında basan daha fazla olmuştur. Demirli preparatların yapraklara kloroza karşı önemli rol oynadığı görülmüştür. Ani olarak meydana gelen beslenme bozukluklarına karşı suda çözündürülerek pülverize edilen kompoze gübreler de etkili olmuştur. Ancak amonyak formlu azotlu gübrelerin bu amaçla kullanımından kaçınılması önerilmektedir.

Yapraklara üre pülverizasyonu ile başarılı sonuçlar alınmıştır, ürenin bitkilerin yeşil aksamını yakıcı etkisi diğer azotlu gübrelerden daha azdır. Yaprak üzerine pülverize edilen üre, yaprak tarafından çok çabuk emilebilmektedir. Hollanda'da yapılan denemelere göre; uygulamadan 2 saat sonra ürenin % 42'si, 6 saat sonra % 66'sı ve 24 saat sonra % 85'i absorbe edilmektedir. Sıcaklık ve ışık şiddetinin bu absorbsiyona herhangi bir önemli etkisi olmamaktadır.

Domateste % 0,5'lik üre pülverizasyonu 5 kez tekrarlandığında verimde % 8 artış saptanmıştır. İyi kök oluşturamamış sera hıyarları azot çözeltili pülverizasyonları çok iyi değerlendirmektedir. Bu uygulama son döllerde de verimi olumlu yönde etkilemektedir. Hıyar için % 0,40,6 konsantrasyonları uygundur.

Süs bitkilerinde de % 0,30,5'lik üre konsantrasyonları çok iyi sonuçlar vermiştir.

Son yıllarda makro ve mikro elementleri içeren birçok ticari patentli yaprak gübreleri uygulamaya geçmiş durumdadır. Vejetasyon boyunca 35 uygulamanın yeterli olduğu bu yaprak gübreleri, mücadele ilaçlan ile birlikte kullanılabilmektedir.

4.6. Beslenme Noksanlıkları



Beslenme noksanlıklarının belirtileri tüm sebze türlerinde aşağı yukarı aynı olmakla birlikte, belirgin ayrıcalıklar göstermeleri de olasıdır. Özellikle özel bir yetiştirme tekniği isteyen, yetiştirme alanı açık tarla koşullarında ve örtü altında oldukça geniş olan domates kültüründe sık sık renk açılmaları, nekrozlar, bazen şekil bozuklukları görülebilir. Bunlar görünüş bakımından mantari, hatta virüs hastalıkları ile karıştırılabilir.

Element noksanlıklarının belirtileri, nedenleri ve alınabilecek pratik önlemler aşağıda gösterilmektedir.

Azot Noksanlığı:

Bitki yapraklarında genel bir renk açılması ile kendini belli eder. Alt yapraklar san, ortadaki yapraklar sarı-yeşil, tepe yapraklan mat yeşil renk alır. Bir yandan da, özellikle alt yaprakların damarlarında yoğun antosiyanin oluşur. Kısa zaman sonra diğer yaprak damarlarına da yayılır. Renk açılması, sararma, kuruma alt yapraklardan yukarıya doğru ilerler ve bej-kahverengi olarak kuruyan yapraklar gövde üzerinde kalır, hafif dokunma ile düşerler. Bitki boyu kısa, yapraklar küçük ve dar; gövde ince, sert ve odunlaşmış durumdadır. Azot noksanlığı çiçek ve meyve oluşumuna da olumsuz etki yapmaktadır. Domateste ilk döllerdeki çiçeklerin tümü meyve tutmakla birlikte, çok küçük kalıp, normal büyüklüklerini tamamlayamadan kızarırlar. Açık kırmızı olan meyveler ekşi ve yavan lezzetlidir, üstteki çiçek salkımları oluşmakta, ancak meyve bağlamadan çoğunluğu kuruyup dökülmektedir. Meyve bağlayan birkaç tanesi de normal olarak büyüyememektedir.

Azot fazlalığında ise bitki fazla dallanma eğiliminde olup, su ihtiyacı artar, mantarı hastalıklara ve özellikle virüse karşı dayanıklılığı azalır.

Azot noksanlığının nedenleri; azotlu gübrelerin verilmemesi, yıkanmanın neden olduğu kayıplar ve fazla organik madde içeren topraklarda azotun mikroorganizmalar tarafından kuvvetli olarak tutulmasıdır.

önlem:

• m2 'ye 20 gr. saf azot uygulaması.

• Fide yetiştirme devresinde bitkiye 50-100 MGK. saf azot gelecek şekilde sulanması.

• Hafif azot belirtilerinde bitkiye % 0,5'lik üre pülverizasyonu.

Fosfor Noksanlığı:

İlk dikkati çeken fosfor noksanlığı belirtisi, yaprakların koyu yeşil, hatta mavimsi yeşil renk almasıdır. Daha sonra yaprak altlarında antasiyanin oluşumu, bitki boyu kısalması, yapraklarda daralma, gövdenin incelmesi, gövde üzerinde çok sayıda adventif kök uçları oluşumu ve çiçeklerin küçüklüğü dikkati çeker.

Domateste meyvelerdeki belirtisi de çok tipik olup, büyümesini nisbeten tamamlamış olan ilk döllerin meyveleri kızardıklarında cıvık, yumuşak bir yapı kazanır. Meyvelerin uçlarında siyahlaşma başlar ve siyah dairesel leke meyve sapına doğru ilerler. Yeşil meyveler haşlanmış görünüşlüdür. Siyah leke tüm meyve yüzeyine yayıldıktan sonra hafif dokunma ile meyveler düşer. Daha ileri devrelerde büyüme noktası kurur. Büyüme noktası altındaki yaprakların kenarları kirli sarı renkle çevrilir ve üzerlerinde küçük, kahverengi lekecikler oluşur. Böyle yapraklar kısa bir süre sonra uçtan itibaren kurumaya başlar. Alt yaşlı yaprakların kenarlarından içeriye doğru yeşilimsi-kahverengi oval kurumalar görülür. Noksanlığın ilerlediği yaprak sapları hafif bir bükme ile gövdeden ayrılır.

Hıyar yapraklarında antosiyanin oluşmamakta, ancak şekil bozuklukları ve kurumalar görülmektedir. Daha şiddetli noksanlıklarda nekrozlar veya bronz renk oluşmaktadır.

Fosfor noksanlığının nedenleri; fosforlu gübrelerin yeterli verilmemesi, topraktaki fosforun aktif olmayan formlara dönüşmesi, 15°C altındaki toprak sıcaklıkları ve toprağın fazla asitli olması.

önlem:

• m2 'ye 50 gr. P2 O5 gelecek şekilde bol sulama ile süperfosfat verilmesi.

• Fide yetiştirme devresinde bir bitkiye 100-200 MGK. P2O5 .düşecek şekilde % 5'lik süper fosfat ile sulanması.

Potasyum Noksanlığı:

Potasyum noksanlığı, alt ve özellikle orta yapraklarda soluk yeşil renk açılması ile kendini belli eder. Gövde çok ince, bitki boyu kısa, yapraklar küçük kalır ve yaprak dokusu yumuşak, sulu bir hal alır. Alt ve orta yapraklarda başlayan renk açılmasıyla birlikte özellikle yaprak kenarlarında daha yoğun olan l mm. çapında ve daha küçük ölü olmayan klorotik lekeler oluşur, bunlar daha sonra kurur. Sararma yaprak kenarlarından içeriye doğru yayılır ve bu renk üzerinde küçük kahverengi klorotik lekeler daha iyi farkedilir. Sonunda sararma bütün yaprak yüzeyine yaprak damarları da dahil homojen olacak yayılır, bej açık kahverengi olarak kuruma başlar. Yaprağın tümüyle sararmasına, hatta kurumasına karşın yaprak sapı uzun süre yeşil kalır, çok yavaş kurur ve gövdeden düşmez. En alt yapraklarda ise sararma damar aralarında başlar, damar etrafı uzun süre yeşil kalır.

Alt ve orta yapraklar tamamen veya kısmen sararmış, kurumuş olmasına karşın, bitkilerin alt yapraklarında bulunan potasyum, kısmen yukarı yapraklara taşınmış olduğundan, tepe yapraklan uzun süre canlı, yeşil kalır. Kıvrılma ve bükülmeler görüldükten sonra büyüme noktası da ölür.

Domateste potasyum noksanlığının gövde ve yaprak sapı üzerindeki belirtileri, sonraları birleşen koyu kahverengi, uzunluğuna lekelerdir. Bunlar çift virüslü çizgi hastalığı ile karıştırılabilir. Ancak potasyum noksanlığı belirtileri koyu kahverengi olduğu halde, virüsünkiler daha çok siyaha yakındır.

Potasyum noksanlığından etkilenmiş bitkilerin soğuklara ve mantari hastalıklara dayanıklılıkları azalır. Böyle bitkilerin meyveleri de taşıma ve bekletmeye dayanıklı değildir.

Potasyum noksanlığının nedenleri; potasyumun yeterli miktarda ve zamanında verilmemesi, özellikle fazla kireç nedeniyle fikse olma veya yıkanma kayıplarıdır.

önlem:

• Şiddetli noksanlık belirtilerinde m2'ye 100 gr. K20 düşecek şekilde gübreleme.

• % 2'lik potasyum sülfat eriyiği ile pülverize etme.

• Magnezyum Noksanlığı:

Magnezyum klorofilin yapı taşlarından biridir, onsuz yeşil renk oluşamaz, dolayısıyla özümleme de olamaz.

Magnezyum noksanlığı belirtileri bitkinin ilk yarı yüksekliğindeki yapraklarda sarımsı açık yeşil renk açılmaları ile kendini belli eder. Bu sarımsı yeşil renk, tipik olarak yaprak kenarları ile ana damar arasındaki bölgede başlar ve kısa zaman sonra yaprak damarları yeşil kalacak şekilde yayılır (Potas noksanlığında ise damarlar da sararmaktadır). Yaprak kenarları yukarıya doğru kıvrılır. Böyle yapraklar tümüyle sararmadan önce üzerlerinde sınırlı, mat yeşil solmuş dokular görülür. Bunlar birkaç gün içinde kahverenginin çeşitli tonlarında irili, ufaklı, yuvarlak, oval hatta şekilli, şekilsiz, dağınık kuru lekeler haline dönüşür. Çoğunlukla yaprak kenarlarında oluşan bu nekrozlar sonraları birleşir. Domateste aynı nekrozları gövde, yaprak ve meyve saplarında da görmek olasıdır. Noksanlık belirtilerinin bitki üzerindeki dağılımı orta yapraklardan büyüme noktasına doğru olmakta ve hızla ilerlemektedir (Potas noksanlığında ise alt yapraklardan büyüme noktasına doğru). Nekrozların yoğunlaşması sonunda yaprak tümüyle kurur, yaprak sapı bir süre daha yeşil ve canlı kalır. Sonunda hafif bir dokunma ile düşerler (Potasyum noksanlığındakinin aksine). Bu anda alt yaşlı yapraklar uzun süre yeşil rengini korur, sonuçta damar aralarında sararmalar başlar, yukarı yapraklardaki gibi kuru, kırmızımsı kahverengi nekrozlar oluşur. Bu nekrozlar üst yapraklarda kısmen dağınık olmasına karşın alt yaşlı yapraklarda ana damar etrafında toplanmış durumdadır. Büyüme noktası öldükten sonra da alt yaşlı yapraklar nekrozlu olarak canlılıklarını uzun süre korurlar. Yaprak kenarları yukarıya doğru kıvrılır.

Magnezyum noksanlığının nedenleri:

• Toprağın H değerinin düşük olması (hafif topraklarda H 5,5 6,0 ise).

• Toprağın potasyum kapsamının fazla oluşu.

• Islak ve soğuk toprak koşulları.

• Tek yönlü azotlu gübrelemeler.

• Kuvvetli yağışlarla 24 kg/Dekar MGK yıkanması.

önlem:

• Şiddetli durumlarda 3040 gr/m2 MGK düşecek şekilde magnezyum sülfat ile gübreleme (90120 gr/m2 MGK SO4).

• Yine şiddetli durumlarda domates için % 2'lik MGK SO4 çözeltisini bitkiye pülverize etmek ve tekrarlamak. Hıyar için %0,5'lik.

• 250 300 mm. lık kaynak suyu dekara 56 kg. MGK bırakabilir.

Kalsiyum Noksanlığı:

Sebze türlerinde kalsiyum noksanlığı çok seyrek görülür. Noksanlığın ilk belirtileri şunlardır; kısa bitki boyu, küçük ve dar yapraklar, küçük meyve, domates ve biberde meyve ucu çürüklüğü, daha büyük meyvelerin zamanından önce kızarması ve dökülmesi. Bu belirtilerden kısa zaman sonra sürgün uçları ile büyüme noktalan kurur. Büyüme noktasının altındaki küçük yaprakların kenarları çepeçevre filizi renk alır. Bu renk açılması gösteren yerlerde, yeşilimsi kahverengi küçük klorotik lekelerin birleşmesiyle kuru lekeler oluşur. Bu anda diğer bütün alt ve orta yapraklarda, kenarlar yukarı kalkmış durumda şiddetli yaprak kıvrılmaları görülür. Yaprak kenarları san renk ile çevrelenir. Böyle san renk ile çevrelenmiş yaprak kenarlarında giderek yer yer lokal turuncu renk oluştuktan sonra kahverengi olarak kurur. Kurumalar tipik olarak yaprak kenarlarından içeriye doğru çok yavaş ilerler. Yapraklar tümüyle kurumasına karşın, yaprak sapı uzun süre yeşil kalır. En alttaki yaşlı yapraklar ise daha uzun zaman yeşil kaldıktan sonra yukarıdaki belirtileri gösterirler. Kalsiyum noksanlık belirtileri, potasyumun tersine yukarıdan aşağıya doğru seyretmektedir.

Kalsiyum noksanlığından etkilenen bitkilerin kök gelişmeleri zayıf olup, kahverengidir. Sıcak günlerde böyle bitkiler solgunluk belirtileri gösterirler.

Kalsiyum noksanlığının nedenleri:

• Toprağın azot, potasyum ve magnezyum düzeyinin yüksekliği nedeniyle kalsiyum alımı ve depolamasının durması.

• Seradaki yüksek hava nemi nedeniyle terleme şiddetinin azalması.

önlem:

• Çiftlik gübresi veya turba ile hazırlanmış fide harcının beher m3 'üne 4 kg. CaCO3 karıştırmak.

• Bitkiye % 0,75'lik kalsiyum nitrat çözeltisi pülverize etmek.

• Meyve çürüklüğünün önlenmesi veya azaltılması için haftada 2 kez % 0,15'lik kalsiyum klorid, kalsiyum asetat veya % 0,25'lik kalsiyum nitrat pülverize edilmesi.

Demir Noksanlığı:

ilk belirtiler üst yapraklarda yoğunluk kazanan genel renk açılmasıdır. Yapraklar küçük, gövde incedir. Daha ileri devrelerde büyüme noktası etrafındaki genç yapraklar sarı-beyaz renk alır. Damarlar bir süre yeşil kaldıklarından yapraklar file görünüşündedir. Daha sonra damarlar da sararır. Renk açılma seyri yaprak dibinden uca doğrudur. Daha ileri devrelerde yaprak kenarlarında küçük kahverengi nekrozlar belirir. Demir noksanlığının nedenleri:

• Toprağın H değerinin yüksek, yani alkali oluşu.

• Toprakta fazla miktarda fosfat bulunması, önlem:

• ilk belirtiler görüldüğünde % 0,025'lik Fetrilon çözeltisinin bitkilere pülverizasyonu, 810 gün sonra bitkiyi tümüyle sağlığa kavuşturur.

Mangan Noksanlığı:

Mangan noksanlığının açık belirtileri, genç ve orta yaşlı yapraklarda damar aralarının gri-sarı'dan açık yeşile kadar değişen klorotik renk açılmalarıdır. Daha sonra damar araları gri-kahverengi olarak kurur, damar etrafı yeşil kalır.

Mangan noksanlığının nedenleri:

Bitkiler için gerekli mangan toprakta yeterli ölçüde bulunmaktadır. Genel olarak kültür bitkileri yılda dekardan yalnız 3050 gr. mangan kaldırırlar. Ancak alınmasını zorlaştıracak nedenler vardır.

• pH değeri yüksek kireçli topraklarda ve pH değeri düşük humusça zengin kumlu topraklarda manganın tutulması.

• Toprakta çok fazla fosfor asidi bulunması.

• Gübrelemenin harmonik yapılmaması.

• Fazla ve tek taraflı amonyum sülfat uygulamasının fizyolojik asit etkisi de alımı zorlaştırır.

Önlem:

• Zorunlu hallerde 510 kg Mn SO4/Dk. toprağa verilir.

• Veya % 0,1 0,2'lik Mn SO4 çözeltisi 10 gün aralarla bitkilere pülverize edilir. Manebli fungusidlerin % 0,2'lik olarak pülverize edilmesi de uygundur.

Bor Noksanlığı:

Bor; bitkinin su temini, terlemesi, karbonhidratların dağıtımı ve polen çimlenmesi üzerine etkisi olan bir iz elementtir. Bor noksanlığının ilk belirtisi büyüme noktası etrafındaki küçük yaprakların açık filizi renk alması ve kahverengi siyah olarak kurumasıyla başlar. Daha yaşlı yapraklarda ise yaprak kenarları filizi renk ile çevrelenir, bazı yapraklarda bu filizi renk açılması damar aralarına kadar ilerler. Aynı zamanda bazı yapraklarda virüs arazına benzeyen şekil bozuklukları görülür. Yaprakların ipliksi hal alması kıvrılması gibi. Bu kıvrılmalar karbonhidratların yapraklarda kümelenmesinden, bor noksanlığı nedeniyle diğer organlara dağıtılamamasından ileri gelmektedir. Belirtiler ilerledikçe büyüme noktası da ölmektedir. Virüs görünüşlü genç yaprakların kenarlarında antosiyanin oluşmaktadır. Bitki gövdesi kısa fakat kalındır, kökler kısa kalmış ve kahverengi durumdadır.

Bor noksanlığının çok tipik bir belirtisi de; dokuların çok gevrek, çabuk kırılır körpe bir yapı kazanmasıdır.

Bor noksanlığında çiçek tomurcuklarının birçoğu açılmadan dökülmektedir. Domateste bitki üzerinde kalmış fındık büyüklüğündeki meyveler üzerinde oluşan parlak kahverengi lekeler, tüm meyve yüzeyine yayılır, meyveler sıkı durumda meyve salkımı üzerinde kalır ve kururlar. Daha büyük meyvelerde ise, kahverengi lekeler tüm meyve yüzeyine yayılmaz, serpilmiş olarak kalır ve yara kabuğu gibi bir görünüm alır. Böyle meyveler şekilsiz olarak büyümelerini sürdürürler. Hatta bazı meyveler bu nekrozlardan çatlar ve içerde tohumlar görülebilir. Bunlar çürümeden kızarırlar.

Bor noksanlığının nedenleri:

• Toprağın alkali olması (pH'nin 7,5 üzerinde).

• Kirecin toprakta fazla bulunması.

• Asit topraklarda kolay yıkanması. Önlem:

• Toprak tahliline göre 12 kg Borax/Dk. ile gübreleme (Bu miktar 3 yıl yeterli olabilir).

• Hafif durumlarda % 0,2 0,3'lük Borax pülverize edilmesi (Akut hallerde Bor gübrelemesi kadar etkili olamaz).

Çinko Noksanlığı:

Çinko, klorofilin ve karbonhidratların oluşumunda rolü olan önemli bir iz elementtir. Domates ve fasulyelerde nadiren görülebilir. Noksanlığında klorofilin parçalanması ile renk açılmaları beyaza kadar varabilir. Önce yaşlı yapraklarda başlayan, daha sonra tüm bitkiye yayılan hafif renk açılmaları ile damar aralarında kahverengi, kuru lekeler oluşur. Yapraklar kalın, küçük; boğum araları kısadır. Büyüme noktasında çalılaşma görülür.

Çinko noksanlığının nedenleri:

• Toprağın yüksek H derecesinde olması.

• Aşırı fosforlu gübreleme.

Önlem:

• İz elementli kompoze gübrelerle gübreleme.

• Zinebli fungisidlerin kullanılması. Bakır Noksanlığı:

Bakır bir iz element olarak klorofilin oluşumunda rolü vardır. Demir alımını güçlendirir ve çeşitli fermentlerin oluşumuna katılır.

Genel olarak kültür bitkileri için yıllık ihtiyaç 58 gr/Dk. dır.

Bakır noksanlığı yapraklarda bronz renginde renk açılmaları yapar. Klorofilin parçalanması ile damar aralarında ve yaprak kenarlarında açık kahverengi kuru nekrozlar oluşur. Yeni sürgünlerde çalılaşma, yapraklarda rulolaşma diğer belirtileridir.

Bakır noksanlığının nedenleri:

• Toprak analizlerine göre 100 gr. toprakta 0,2 4 MGK. altında bakır bulunması.

• Bakır ihtiyacı özellikle bataklıktan ıslah edilmiş topraklarda ve humuslu topraklarda yüksektir. Hafif kumlu topraklarda da aynı tehlike söz konusudur.

önlem:

• Turba topraklı kültürlerde kural olarak bakır verilmelidir.

• l dekar için 45 kg. bakır sülfat/K. ile gübreleme. Bu miktar yıllarca yeterli olabilir.

• Akut hallerde bitkiye % 0,5'lik bakır sülfat çözeltisi pülverize etmek.

• ilaçlamalarda bakirli fungisidler kullanmak.

5. DİKİM VE BAKIM İŞLERİ

5.1. Dikim



Sera toprağının dikim tavına erişmesi için son sulama zamanı iyi saptanmalıdır. İlkbahar ve tek ürün yetiştiriciliğinde toprak normal tavda olmalıdır. Sonbahar yetiştiriciliğinde ise, özellikle kumlu hafif bünyeli topraklarda biraz ağırca tavda iken toprak işlenip dikime geçilmezidir. İlk sürümde çiftlik gübresi, son sürümden önce temel yapay gübreler verilmelidir. Dikim ve dikimden sonra özen gösterilmesi gereken noktalar şunlardır:

• Bitkilerin ışıktan en iyi yararlanabilmeleri için dikim sıraları Kuzey-Güney doğrultusunda yapılmalıdır.

• Çift sıra dikim sistemi uygulanmalıdır. Bu sistemde bitkiler eşit olarak ışık almakta, meyveler daha erken olgunlaşmakta ve domateste kızarmalar daha tekdüze olmaktadır. Hava dolaşımının da daha iyi olduğu bu sistemde budama, ilaçlama, hasat v.b. işler daha rahat yapılmaktadır. Çift ürün yetiştiriciliklerinde ışıklanma iyi olduğu için dikim ölçüsü domateste 90 x 50 x 40 tutulur. Tek ürün yetiştiriciliğinde ise, 100 x 50 x 40, 100 x 50 x 45 cm. olarak tutulmalıdır.

Çift sıra dikim sisteminde dekara düşen bitki sayısı daha az gibi görünürse de, gerçek öyle olmayıp tek sıra dikim sistemindeki kadardır, örneğin;domateste çift ürün yetiştiriciliğinde;

90 x 50 x 40 cm. çift sıra dikim sisteminde 3571 Bitki/K.

70 x 40 cm. tek sıra dikim sisteminde 3571 Bitki/K. düşmektedir.

Dikimde uygulanacak aralıklar, serada yetiştirilen sebze türlerine göre, aynı türün çeşitlerine göre de farklılıklar göstermektedir.

Serada patlıcan yetiştiriciliğinde tek üründe tek sıra dikim sistemi 100 x 60 cm, çift sıra dikim sistemi 100 x 60 x 60 cm. (veya 100x50x50 cm.); çift ürün yetiştiriciliğinde çift sıra dikim sistemi 80x50x50 cm. uygundur.

Çift ve tek ürün hıyar yetiştiriciliğinde 100 x 50 x 50 cm., biber yetiştiriciliğinde 80 x 50 x 35 40 cm. önerilmektedir.

• Dikim sonbaharda düze yapılmalıdır. Çünkü bu mevsimde toprak yeteri kadar havadar ve sıcaktır. Tek ürün ve ilkbahar yetiştiriciliğinde bitki köklerinin askıya alınarak dikilmesinde büyük yararlar vardır. Toprak yüzeyi genişler, toprağın ısınması çabuklaşır, fidelerin derin dikilmesi önlenir, nemin fazlası toprak altına iner, kökler daha iyi havalanır. Bu yararlan nedeniyle bitki toprağa daha iyi uyum gösterir.

• Fideler dikim için torbalarından (= tüplerden) çıkarılırken kök balyaları dağıtılmamalıdır. Bunun için fideler l gün Önceden sulanmalıdır. Hatta % 0,1'lik Çaptan, Zineb v.b. bileşimli fungusidli su ile sulanması daha yararlıdır.

• Dikimde kullanılacak fideler kalın gövdeli 46 gerçek yapraklı, koyu yeşil ve hastalıklardan arınmış olmalıdır. Kotiledon yaprakların da üzerinde bulunmasına ayrıca dikkat edilmelidir. Fidelerde çiçeklenme görülmemelidir.

• Dikim yapılıp can suyu verildikten sonra toprak çapa ile hafifçe çekilip çift sıralarda tava meydana getirilmelidir. Sonbahar yetiştiriciliğinde bu tavalara hemen su verilmeli, ilkbahar ve tek ürün yetiştiriciliğinde ise bu sulama 35 gün sonra yapılmalıdır.

• Birinci salma sulamadan sonra toprak çapa tavına gelince çapalama yapılarak dar arada sulama arkı, yani masura oluşturulmalıdır. Çift sıralar arası da aynı işleme tabi tutularak masura oluşturulur.

5.2. Çapalama



Sera toprağında organik madde yüksek düzeyde olduğundan, serada bitki için gerekli iklim koşullan sağlandığından sera toprağının fiziksel yapısı gevşek, havadar, nemli ve sıcaktır. Sera toprağındaki yüksek mikroorganizma etkinliğinin de bunda rolü vardır. Tüm bu koşullar seralarda fazla çapa işlemi gerektirmeyen uygun bir toprak ortamı hazırlamaktadır. Ancak çapa işlemi yalnız sulama karıklarının açılması, hafif boğaz dolgusu ve ot temizliği için yapılmalıdır. Uygun sera iklimi nedeniyle, sera toprağında kök oluşumu tarla koşullarına göre daha yukarıda yüzmek olarak oluşmaktadır. Gereksiz ve derin çapalama işlemi yüzmek gelişmiş saçak kökleri yaraladığından yarar yerine zarar getirir. Derin çapalama gelişmeyi yavaşlattığı gibi hastalık etmenlerinin zedelenen köklerden bitki bünyesine girmesine, böylece hastalanmalarına neden olur.

Dikimden 15 gün kadar sonra, bitkileri ipe veya hereğe almadan önce otlar sıyırma şeklinde çapa ile alınabilir, daha sonraları otlar elle alınmalıdır.

Domates, hıyar ve patlıcan yetiştiriciliğinde çapalama, hafif boğaz doldurma ve sulama karıklarının açılması için sonbahar yetiştiriciliğinde dikimden hemen sonra, tek ürün ve ilkbahar yetiştiriciliğinde ise bir hafta sonra yapılmalıdır. Yol olarak kullanılan geniş araların sertleşmesi nedeniyle daha derince çapalanmamda yarar vardır. Boğaz dolgusundan sonra yol olarak kullanılan geniş aralara buğday sapı veya diğer bitki artıkları serilip malalama yapılırsa toprağın sertleşmesi kısmen önlenmiş, toprak sıcak ve nemli tutulmuş ve ayrıca ileriki yılların için de organik madde kaynağı sağlanmış olur. Ancak malalamadan hemen sonra geniş araların insektisidle ilaçlanmasında yarar vardır.

Biber bitkisi serada yetiştirilen diğer sebze türlerinden daha yüzmek saçak kök yaptığından boğaz dolgusundan kaçınmalıdır. Bunun için, önceden hazırlanmış masuralar üzerine dikim yapılmalı, otların çapa ile hafif sıyrılması sırasında sadece birkaç santim toprak diplerine çekilmelidir. Aksi halde, solgunluk etmeni Phytophtera capsici çapa ile zedelenen köklerden bulaşmaktadır.

5.3. İpe Alma



Domates, hıyar, kavun ve fasulye gibi sebze türlerinin serada yetiştirilmesinde en uygun destekleme materyali iptir. Kargı çok yıllar kullanıldığından hastalık etmenlerini taşır, bitkileri bunlara bağlama ve çözme zorunluluğu nedeniyle işçilik artar. Aynı zamanda gölgeleme yapar ve dikilirken köklere zarar verirler. Her 2530 cm. de bağlamayı gerektirir, ipli sistemde ise sardırma yapılır.

Boğaz dolgusu ve ark oluşumundan sonra ipe alma işlemine başlanır. Çift sıralar üzerinden 22,5 m. yükseklikte 3'lük galvaniz tel geçirilir. Bu tellerden geçirilen iplerle bitkiler kök boğazlarının 56 cm. üzerinden gevşek olarak bağlanır. En ucuz ve uygun destekleme materyali el’lik plastik iplerdir, l Dekar için 67 kg, yeterlidir. Hasat sonu kesilerek bitki ile atılır. Böylece işçilikten tasarruf da sağlanır.

Yaygın büyüyen biber ve patlıcan türlerinde genellikle ipe alınmaları gerekmemektedir. Ancak patlıcanda bazı dalların ayrı ayrı iple desteklenmesi gerekebilir. Biber yetiştiriciliğinde çift sıraların baş ve sonlarına çakılan kazıklara tel gerilerek dalların dağılması, kırılması önlenebilir.

Fasulye yetiştiriciliğinde ise kök boğazının biraz üzerinden geçirilen tele ipler bağlanır.

5.4. Budama

5.4.1. Domateste Budama



Budama, koltuk alma, yaprak alma ve tepe alma şeklinde yapılmaktadır.

Koltuk alma, yaprak sapı ile gövde arasındaki sürgünlerin alınmasıdır. Bunlar bitkiden besin maddeleri çekip zayıflattıkları için koparılmaları geciktirilmemelidir. 2,5 3 cm. uzayınca alınmalıdır. Koltuk alma için en uygun zaman sürgünlerin sulu ve gevrek oldukları sabah saatleridir.

Yaprak alma zamanı iyi saptanıp yapıldığında yararlı bir işlemdir. Aksi halde yararlı olmaktan çıkar. Bilindiği gibi, bitkinin yaprak organı özümleme maddeleri üretme ve bunları meyvelere gönderme görevini üstlenmiştir.

Ancak fizyolojik olarak yaşlanmış, sararmış ve hastalık lekelerini taşıyan yaprakların aşağıdan yukarıya doğru kademeli olarak alınması yararlı olmaktadır. Böylelikle bitkilerin altlarında daha iyi hava dolaşımı, daha iyi ışıklanma sağlanmakta ve hasat da kolaylaşmaktadır. Özellikle sonbahar yetiştiriciliğinde yoğun yaprak seyreltmesi ilkbahar ürününün dikim tarihi olan Şubat ortalarına kadar hasadın sona erdirilmesi açısından yararlı olmaktadır. 45'inci döller normal büyüklüklerine yaklaşınca, yaklaşık Ocak ayının ilk haftasında üstten 34 yaprak bırakılarak yoğun yaprak seyreltmesi yapılmalı, yaşlanan alt yaprakların gövde ile birleştikleri yerden koparılmaları kolay olmaktadır. Ancak üst yaprakların diplerinden koparılmaları olanaksızdır. Zorlama yapıldığında gövde zarar görmektedir. Bu nedenle daha genç yapraklar bıçakla dipten kesilmelidir.

Tepe alma ile bitkinin gelişmesi durdurulur. Bu işlem iki amaç için yapılmaktadır. Birincisi, meyvelerin daha iri ve daha çabuk olgunlaşması, ikincisi bir yıl içinde çift ürün yetiştiriciliği yapılabilmesi. Sonbahar yetiştiriciliğinde hasadın Şubat ilk haftasında sona erme zorunluluğu olduğundan, bu tarihten 60 65 gün geriye gidilerek (Kasım ortaları) tepe alınır. Tepe alınırken son döl (muhtemelen 7'nci döl) üzerinden 2 yaprak bırakılır ve üstteki koltuklar da koparılır.

İlkbahar yetiştiriciliğinde fiyatların düşebileceği zaman tahmin edilerek tepe alınır.

Tek ürün yetiştiriciliğinde ise, tepe alma önerilmez. Tek ürün yetiştirilen cam seralarda domates bitkileri 1012 ve hatta daha fazla döl verebilir.

5.4.2. Hıyarda Budama



Hıyar yetiştiriciliğinde budama, çiçek, yaprak, meyve ve koltuk budamaları şeklinde yapılır.

Çift ürün yetiştiriciliğinde toprak yüzeyinden 2030 cm.ce kadar ana gövdedeki tüm çiçek ve yan dallar koparılmalıdır. Tek ürün yetiştiriciliğinde ise bu uzaklık 3050 cm. olmalıdır. Ancak yapraklar alınmamalıdır. Bundan sonra bitki geliştikçe ana gövdedeki bütün meyveler bırakılır. Meydana gelen koltuklarda bir meyve, bir yaprak bırakılarak budama yapılır. Çok kuvvetli gelişme halinde l metreden sonra koltuklar 2 meyve üzerinden de budanabilir. Ancak aynı noktada oluşmuş birden fazla meyveler alınmalıdır.

Bitkiler tele erişince ikinci bir tel üzerinden ana gövde yere doğru gelişmeye bırakılır. Bundan sonra uç alma yapılarak bitki iki yan dallı olarak geliştirilir. Yukarıdaki bu yoğun dallanma gölgeleme yaparak bitkilerin güneşten yanmalarını önler. Bu evrede eğri meyveler görüldüğünde, büyümeden koparılmalıdır.

Yaşlanan, sararan ve hastalıklı yapraklar da zaman zaman bıçakla kesilerek alınmalıdır. Bu sayede ışıklanma ve hava dolaşımı arttırılır, mantari hastalıklar daha iyi kontrol edilir.

5.4.3. Patlıcanda Budama



Tek ürün patlıcan yetiştiriciliğinde bitkilerin güneşten en iyi yararlanabileceği şekilde dal, yaprak ve sürgün budamaları gerekmektedir. İlkbahar yetiştiriciliğinde ise güneşlenmenin yeterliliği nedeniyle dal budamasına gerek yoktur.

Tek ürün yetiştiriciliğinde 4 dal bırakılması uygundur. Kuvvetli dallar askı ipine alınmalıdır. Bırakılan dalların dışındaki yeni gelen sürgünler haftada bir kez temizlenmelidir. Dip sürgünlerin alınması da ihmal edilmemelidir.

Patlıcanda yaprak seyreltilmesine dikimden 11,5 ay sonra başlanmalı ve 1015 günde bir yapılmalıdır. Böylece bitkilerin ışıktan yararlanmaları sağlanabileceği gibi mantari hastalıkların kontrolü de daha iyi yapılabilir.

Patlıcanda diğer bir budama işlemi de çiçek seyreltmesidir. Salkım halinde oluşan çiçeklerin kalın saplıları bırakılarak ince saplı küçük çiçekler koparılmalıdır.

5.4.4. Biberde Budama



Biberlerde, diğer kültürlerdeki gibi yoğun budamalara gereksinim yoktur. Ancak tek ürün yetiştiriciliğinde Aralık ayı ortalarına kadar alınan yüksek ürün devresinden sonra, Ocak ayında sıcaklığın düşmesiyle verim azalır ve hatta durur. Bu devrede ana gövde ve yan dallardaki yaşlı, sararmış ve küllemeye yakalanmış yaprakların alınması, meyveleri alınmış dalların uçlarının bıçakla hafifçe budanması önerilir. Böyle budanmış bitkiler kuvvetli yeni sürgünler oluşturarak havaların ısınmasıyla Nisan ayında bol ürün verirler.

5.5. Koruyucu İlaçlama



Diğer önemli bakım işlerinden biri de koruyucu ilaçlamadır. Serada hastalık etmenlerinin optimal gelişme ortamları, kültür bitkilerinin optimal gelişme ortamı içerisinde olması nedeniyle hastalıkların çok sıkı bir şekilde kontrol altına alınma zorunluluğu vardır. Üretimin, çok pahalı bir tesis olan sera içinde yapılıyor olması da bu zorunluluğu kaçınılmaz kılmaktadır.

Hastalığın görülmemesi için serada iklim kontrol, gübreleme, budama, dikim sıklığı, dikim yöneyi, çeşit seçimi, temizlik gibi yetiştirme tekniği ile ilgili bir dizi kültürel önleme karşın sera yetiştiriciliğinde koruyucu ilaçlamalar diğer bakım işleri gibi zorunlu olmaktadır. Bunun içindir ki fide yetiştirme devresinde olduğu gibi, seraya dikimden sonra hastalıkların görülmesini beklemeden koruyucu ilaçlamalara başlanmalıdır. Bitkiler her hafta değişik fungusidlerle (sistemik olursa 2 haftada bir) ilaçlanmalıdır. Bulaşmaları önlemek için koruyucu ilaçlamalar budamalardan hemen sonra yapılmalıdır. İlaçlamalar için şu bileşim uygundur: 10 kg. % 5'lik toz Malathiona, 2 kg. Morestan, l kg. Z. 78, l kg. Pomarsol Forte ve l kg. Benlate karıştırılarak bunun l kg.'ı ile l dekar alan ilaçlanmalıdır.

5.6. Sulama



Sera yetiştiriciliği yapay olarak klimatize edilen ortamlarda bir yetiştiricilik olduğu için sulama işleminde açık tarla koşullarına göre daha fazla beceri ve özen ister. Aksi halde bitkiler vejetatif gelişmeye kaçar. Dengeli bir gelişme için bitkiler meyveye yatana kadar su az. fakat sık verilmelidir. Döl tutumundan sonra sulama dozları arttırılmalıdır.

Genel olarak sera yetiştiriciliğinde l m2 üretim alanının yıllık su ihtiyacı 11,5 m3'dür. Sulamada su miktarı ve aralığı, bitkilerin su istek belirtilerine, yetiştirme mevsimine, güneşlenmeye, sera sıcaklığına, bitki türü ve çeşidine, toprağın fiziki yapısına, sera oransal nemine ve drenaj durumuna göre ayarlanmalıdır.

Dikimden sonraki fazla sulamalarda, bitkilerde ince uzun ve kaba yapılı büyümeler olur. Domateste ilk çiçek salkımları küçük kalır, meyve oluşmayabilir. Hıyar bitkilerinde ise başlangıçtaki fazla sulamalar meyvelerin küçükken sararmasına (boğulma), patlıcan ve biberlerde ise çiçeklerin dökülmesine neden olur.

Su istek belirtileri, bitki uçlarında gövde incelmesi, gövde koyulaşması, yapraklanıl parlak yeşil görünümünü kaybederek donuk yeşil renk alması ile kendini belli eder. Domateste koltuklar esnek bir hal alarak kolay kırılmazlar. Hıyarlarda gövde ve yapraklarda dikenlilik (tüylülük) artar, yapraklar küçülür. Biberlerde gövde rengi koyulaşır, siyah-mor renk alır, dal uçlarındaki parlak fiziki renk kaybolur, dallanma artar, yapraklar küçülür.

İlkbahar ve tek ürün dikimi sırasında toprak normal tavda, sonbahar dikiminde ise biraz fazlaca tavda olması uygundur. İlkbahar ve tek ürün yetiştiriciliğinde ağır tava dikim yapılırsa, ilk can suları da fazlaca verildiğinde, serada oluşan yüksek oransal nem ve az ışıklanma nedeniyle bitkilerde uzun, yumuşak büyümeler olur. Seranın oransal nemi ve toprağın fazlaca ıslaklığı nedeniyle kökler kuvvetli gelişme çabası gösteremezler, tembelleşirler. Ayrıca fazla toprak nemi toprağı soğuk tuttuğundan bitkilerin fosfor alımı da zorlaşır. Böyle durumlarda, ani güneşli günlerde bitkiler solgunluk belirtileri gösterirler. Zayıf gelişen kökler, güneşli günlerde terlemeye yanıt verememekte ve geçici solgunluğa neden olmaktadır. Böyle solgunluklar, nematod, diğer solgunluk etmenleri ve topraktaki yüksek tuz konsantrasyonundan da kaynaklanabilir.

İlkbahar ve tek ürün yetiştiriciliğinde dikimden sonra can suyu ve bunu izleyen ilk sulamalar, çok ölçülü olarak sadece dar aralara verilmelidir. Ancak ilk döllerin oluşumu ile döllerin biraz irileşmesinden sonra sulama dozu arttırılmalıdır. Ayrıca azot ve potasyum gübreleme de bu sulamalarla devreye sokulmalıdır, ürünün daha ileriki devrelerinde ise, hava ısındıkça geniş aralara da su verilmelidir. Başlangıçta 1015 günde bir yapılan küçük dozlu sulamalar, bitkilerin döle oturmasıyla ve sıcaklığın artmasıyla yerini daha yüksek dozlu haftalık sulamalara terk eder. Hatta hıyar yetiştiriciliğinde, bu devrede haftalık 2 sulama gerekebilir.

Sonbahar yetiştiriciliğinde ise, yüksek sıcaklık, düşük oransal nem nedeniyle bitkiler daha fazla su kaybettiklerinden dar ve geniş araların daha sık ve yüksek dozlarda sulanması gerekir. Böylelikle sera oransal nemi de arttırılmış olur.

5.7. Hormon Kullanılması



Kuvvetli gelişme gösteren domates, patlıcan bitkilerinde meyve oluşumu için çiçeklere hormon uygulaması kaçınılmaz olmaktadır. Yeşil aksamın kuvvetli gelişme nedenleri şöyle sıralanabilir: Besin maddelerince özellikle azot bakımından çok zengin toprak koşulları, hava ve toprağın çok nemli olması, çok yüksek gece sıcaklıkları, az ışıklanma, kısa gün ve bulutlu hava. Bu koşullarda çiçekler küçük oluştuğundan hormon kullanılması önerilmektedir.

Çok güneşli ve çok sıcak havalarda oransal nem fazlaca düşer. Bu nedenle çiçek tozları kurur ve döllenme gerçekleşmez. Aynı zamanda çiçeklenme devresinde çok düşük sıcaklıklar çiçek tozlarının olgunlaşmasını durdurur. Yine döllenme olmaz. Çünkü 11°Canin altındaki sıcaklıklarda polen oluşamamaktadır.

Çiçek gelişmesine olumsuz yönde etki eden tüm gelişme bozukluklarında hormon kullanılması yararlı olmaktadır.

Domates ve patlıcanlar da meyve tutumunu sağlayan en uygun hormon 2,4D (2,4 dichlorophenoxy acetic acid) olup, geniş çapta pratikte kullanılmaktadır. Serada patlıcan üretiminde bu hormonun 2,5 ppm.'lik konsantrasyonu kullanılmaktadır. Domates üretiminde ise 22,5 ppm.'lik doz uygundur. Tek ürün domates yetiştiriciliğinde, kış aylarında doz 11,5 ppm.'e düşürülmeli ve her salkıma bir kez uygulanmalıdır. Sıcak hava koşullarında ise doz 22,5 ppm.'e çıkarılmalıdır.

Uygulamaya küçük el pülverizatörleri kullanarak çiçek salkımlarına püskürtme ile, yada çiçek salkımlarının bir kaba içindeki hormonlu suya bandırılması ile yapılmalıdır. Hormon, bitkinin yapraklarına değmemelidir. Aksi halde yapraklarda virüs belirtisine benzer ipliksi gelişmeler görülür. Domatesin çiçek salkımlarında 34 çiçek açınca hormon uygulaması yapılabilir. Bu bir defalık uygulama çiçek salkımı üzerinde sonradan açacak olan çiçeklere de etkili olmaktadır. Yukarıda önerilen dozların üzerindeki uygulamalar domates meyvelerinde kofluk ve meme oluşumuna neden olduğundan meyve kalitesi bozulmaktadır.

Hormon uygulamalarının sabahları 911 saatleri arasında yapılması daha uygundur.

Hormon serin ve karanlık bir yerde saklanmalı ve kullanılacak.miktarda sulandırılmalıdır. Buzdolabına konulmamalı, çocukların erişemeyeceği yerde bulundurulmalıdır.

6. SERA YETİŞTİRİCİLİĞİNDE ÖNEMLİ HASTALIKLAR, ZARARLILAR VE MÜCADELESİ







Sera hem kültür bitkilerinin, hem de onlara zarar verebilecek hastalık etmenlerinin gelişebilmeleri için uygun iklim koşullarına sahip bir ortam olması dolayısıyla, sera yetiştiriciliğinde en çok önem verilmesi gereken konulardan biri de bitki korumadır.

Sera koşullarında hastalıkların bulaşmasına engel olacak veya onların zararlarını en düşük düzeye indirecek genel önlemler aşağıda belirtilmektedir:

• Hastalıklara dayanıklı çeşitlerin kullanılması.

• Tohum ilaçlaması.

• Fide harcı ve sera toprağının dezenfeksiyonu.

• Sera toprağının drenajı, askıya alınması.

• Toprak pH'nin sera kültürleri isteğine göre ayarlanması.

• iyi bir toprak yapısının yaratılması.

• Tek yönlü azotlu gübrelemelerden kaçınılması.

• Koruyucu ilaçlamaların sistemli olarak yapılması.

• Fidelerin dikim öncesi fungusidli suya bandırılması veya bu su ile sulanması.

• Sulama aralarının ve dozunun iyi ayarlanması.

• Yeterli havalandırma ve hava hareketi sağlanması.

• Yüksek oransal nemin düşürülmesi.

• Sık dikimlerden kaçınılması (m2 'ye 33,5 bitki).

• Çift sıra dikim sisteminin uygulanması.

• Sera boşaltıldığında 100 m3 hacim için l kg. kükürt yakılması.

• Münavebeye özen gösterilmesi.

• ürün kaldırıldıktan sonra seraya yeşil gübre olarak mısır ekilmesi ve göllendirme sulamaların yapılması.

• Sera toprağında organik madde düzeyinin % 56'nın altına düşmemesine özen gösterilmesi.

• Hasat sonu hastalıklı bitki artıklarının yakılması.

6.1. Seralarda Görülen Önemli Domates Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi

6.1.1. Domates Hastalıkları



6.1.1.1. Cladosporium fulvum (Yaprak Küfü)



Yaşlı yaprakların üst yüzeyinde geniş sarı alanlar, alt yüzeyinde kadife görünüşlü zeytini kahverengi küf tabakası belirir. Yayılma çok çabuk olur ve yaprakları kurutur. Meyvelere nadiren yayılır.

Serada belirli sıcaklıklarda yüksek oransal nem ve yaprakların fazla ıslak kalması hastalığı teşvik eder. 15°C de % 90100, 18°C de % 80 ve 2024°C de % 70 hava oransal nemi hastalığı teşvik eder. 24°C üzerinde enfeksiyon tehlikesi yoktur.

Koruma: Dayanıklı çeşitlerin kullanılması, yüksek nemlerden kaçınma, serada hava hareketinin sağlanması, m2'ye 33,5 bitkiden fazla dikilmemesi, iyi hava hareketi için çift sıra dikim sistemi uygulanması, 810 günde bir Maneb, Zineb ve Mancozebli ilaçlarla pülverizasyon. % 1,5'luk Magnezyum sülfatın 2 haftalık aralarla pülverizasyonu da yaprakların hastalığa dayanıklılığını arttırmaktadır. Böyle bir uygulama ile Botrytis'e karşı önlem de alınmış olur.

6.1.1.2. Phytophthora infestans (Mildiyö, Geç Yanıklık veya Kahverengi Leke)



Alt yapraklardan üst yapraklara doğru gri yeşilimsi ve sulanmış lekeler oluşur. Bu lekeler altında gri beyaz küf tabakası görülür. Lekeler hızla büyüyerek bazen yaprakların çoğunu öldürür. Daha sonra lekeler kahverengileşir. Hastalığın şiddetli seyrettiği durumlarda gövdede siyah lekeler oluşur. Meyveler üzerinde sulanmış lekeler oluşur, hızla büyüyüp meyvenin yansını kaplayabilir. Kahverengi görünüşlü olarak sertleşir, buruşur ve meyve etine işlemiş hafif çukurlaşmış duruma gelir, sınırları belirgindir. Leke etrafında meyve eti de sertleşir.

Serada yaklaşık 20°C sıcaklık koşullarında, sürekli yüksek oransal nem ve yetersiz havalandırma hastalığı hızlandırır.

Koruma: Serada hava hareketi sağlanarak yapraklar sürekli kuru tutulmalıdır. Bitkilerin genç devresinde Zinebli, Manebli preparatlarla organik fungusidler haftada bir kez pülverize edilmelidir. Bakirli preparatların kullanılması hasamdan biraz önce durdurulmalıdır.

6.1.1.3. Botrytis cinerea (Kurşuni Küf)



Yaprak, gövde ve meyvelerde gri kahverengi lekeler üzerinde gri küf tabakası oluşur. Meyvelerde bulaşma daha çok meyve sapı etrafında başlar ve şiddetli döküme neden olur.

Hastalık etmeni bitkinin yaralanan dokularından bulaşır. Bakirli ilaçların fazlaca kullanılması, dokularda zedelenme yaptığından hastalığı teşvik edici rol oynar. Meyve tutucu hormonların kullanılması, aşırı ve tek yönlü azotlu gübreleme, Magnezyum alımını zorlaştıran yüksek Potasyum seviyesi de hastalığı teşvik eder. Bulutlu havalar, uzun süre devam eden % 85'in üzerindeki oransal nem hastalığın yayılması için uygun ortamdır.

Koruma: Sık dikimlerden kaçınmak, özellikle toprağa yakın tabakanın bolca havalandırılarak yaprakların ıslak tutulmasına özen gösterilmelidir. Küflü meyve ve yapraklar toplanıp gömülme lif, yaprak alma güneşli havalarda yapılmalıdır. T M T D, Thiram ve Captanlı preparatlarla mücadele önerilir.

6.1.1.4. Sclerotinia sclerotiorum (Beyaz Çürüklük)



Bütün sera kültürlerinde hastalık yapan bir etmendir. Kök boğazı, gövde ve dalların kabuğunda önce yumuşak çürüklük, üzerinde pamuk gibi mantar miselleri oluşur. Sonra iç çürümesi, boşalma ve bu boşluklar içinde fare pisliğine benzer Scleroti denilen üreme, yayılma organı oluşur. Bazen bunlar bezelye büyüklüğünde olabilir. Meyvede de yumuşak çürüklük yapabilir. Hastalığın ileri devrelerinde bitkiler solar.

Soğuk ve ıslak sera toprağı, durucu yüksek hava nemi hastalığı teşvik eder.

Koruma: İlk önlem olarak, scleroti'ler görülmeden, toprağa dökülmeden hastalıklı bitkiler sökülüp uzaklaştırılmalı ve yakılmalıdır. Kimyasal preparatlarla toprak ilaçlaması çare değildir. Ancak buharlı toprak sterilizasyonu etkindir. Hastalık hıyar, biber ve patlıcanda da zarar yaptığından bunlar arasında da bir münavebe programıyla da soruna çözüm getirilemez. Ancak, serada ürün sona erdiğinde toprağı 11,5 ay süreyle ardarda göllendirme sulamalar etkili olabilir.

Hastalıklı bitkiler sökülüp atıldıktan sonra yan bulaşmaları önlemek için organik fungusidlerin, Zineb f Kükürt karışımının pülverize edilmesi önerilir. Biber ve patlıcan gibi dallı bitkilerde, dallarda hastalık görüldüğü hallerde çürüklüğün birkaç santim altından kesilerek, hazırlanan fungusidli bulamacından sürülmesi yayılmaları önler.

6.1.1.5. Didymella lycopersici (Domates Gövde Kanseri)



Hasat başlangıcında solgunluk ile kendini belli eder. Böyle bitkilerin kök boğazının biraz üzerinde hafif içeri çekilmiş, siyah kahverengi doku görülür.

Islak ve düşük toprak sıcaklıkları (913°C) hastalığı teşvik eder. Sulama suyu ile sporları dağılarak geniş enfeksiyonlara neden olabilir.

Koruma: Koruyucu olarak, kök boğazının Manepli ilaçlarla pülverize edilmesi, ilk belirtiler görüldüğünde kök boğazına Captanlı, TMTD'li bulamaçlar sürülmesi. Mantar saprofit olarak humus içinde de yaşadığından, bitki artıkları ile hazırlanmış kompostların ilaçlanarak kullanılması önerilir.

6.1.1.6. Corynebacterium michiganense (Bakteri Solgunluğu, Bakteriyel Kanser)



Soğuk seralarda görülür. İlk belirtiler ilk meyve salkımları solgunluğudur. Sonra yapraklar içe doğru kıvrılır, tek yanlı kurumalar başlar ve giderek tüm yapraklara ve büyüme noktasına yayılır. Yaprak saplan gövdede asılı kalır. Meyveler dökülür, üzerlerinde bazen kuş gözü lekeleri oluşur. Gövde kesitinde iletim demetlerinin kahverengileştiği görülür. Gövde ve yaprak saplarında uzun, derin, sulu ve siyah kahverengi çizgiler oluşur.

Bakteri toprakta bulunur. İlk enfeksiyonlar kök yapraklarından olur. Su iletim borularında ürer, birikir, su iletimini engeller. İkinci enfeksiyonlar ise koltuk ve yaprak alma sırasında olur.

Koruma: İlk önlem olarak, dikimden önce fidelerin % 0,5'lik civa bileşikli tohum ilacı çözeltisine bandırılması yararlı olmaktadır. Boğaz doldurma işlemi sırasında köklere zarar verecek derin çapalamalardan kaçınılmalı, yaprak ve koltuk almalar bıçakla değil, koparılarak yapılmalıdır. İkinci enfeksiyonlardan bitkileri korumak için, hastalıklı bitkiler erkenden uzaklaştırılarak yakılmalıdır. Bakirli preparatlarla ilaçlama ikinci enfeksiyonları önleyebilir. 20 litre suya l gr. Streptomisin çözeltisinin pülverizasyonu, aralarda yapılırsa yararlı olmaktadır.

6.1.1.7. Pseudomonas solanacearum (Bakteriyel Solgunluk)



Bu etmenin neden olduğu solgunluk bitkinin tümünde birdenbire olmaktadır. Herhangi bir renk açılması ve nekrozlar görülmemektedir. Bu bakteri iletim demetlerini değil, bitkinin öz tabakasını parçalamaktadır. Böyle bitkilerin gövdesi sıkıldığında, çok kolay ezilmektedir.

Koruma: Bir önceki bakteriyel solgunluktaki önlemler alınmalıdır.

6.1.1.8. Fusarium oxysporum (Fusarium Solgunluğu)



Hastalık belirtileri aşağıdan yukarıya doğru yavaş yavaş ilerleyerek yapraklarda sararma ile başlar, bunu solma ve ölüm izler. Gövdeden kesit alındığında, kabuk altındaki odun dokusunda koyu kahverengi renklenme görülür. Gövdede yumuşak çürüklüğe ve meyvelerde lekelenmeye neden olmaz, bazen su iletim boruları renklenir.

Koruma: İlk önlem dayanıklı çeşitlerin kullanılması olmalıdır. Dikimden sonra kök boğazına aşağıda önerilen ilaç çözeltilerinden yarımşar litre kadar dökülmesi uygun olur. Bu işlem diğer toprak hastalıklarına karşı da yararlı olmaktadır. Sistemik fungusidlerden biri (Benlate, Derosal, Enovit Süper v.b.) 100 litre suya 50 60 gr. Çaptan veya DithaneM45 100 litre suya 150200 gr. Aynı suya 4050 gr. kadar Dursban25 ilave edilirse, danaburnu ve diğer toprak altı zararlıları ile de mücadele edilmiş olunur.

6.1.1.9. Verticillium albootrum (Verticillium Solgunluğu)



Gün boyunca bitkilerde hafif solgunluk belirtisiyle başlar, daha sonra alt yapraklarda sarı kenarlı kahverengi lekeler oluşur, solar ve dökülürler. Bitkiler bodurlaşır, fakat genellikle mevsim boyu yaşarlar. Etmen toprak mantarı olup, bitkiye yaralanan köklerden girer, iletim demetlerini tıkar. Gövdeden kesit alındığında kabuk altındaki odun dokusunda kahverengileşme görülür. Bu kahverengileşme Fusarium solgunluğunda gövdenin her tarafında olup, Verticillium solgunluğunda gövdenin aşağı kısımlarındadır.

Koruma: Toprak pH'nın çok yüksek ve toprak yapısının bozuk olması hastalığı teşvik etmektedir. Fusarium solgunluğundaki önlemler Verticillium solgunluğu için de geçerlidir.

6.1.1.10. Pyrenochaeta lycopersici (Kök Mantarlaşması)



İlk belirti, gelişmenin sağlıklı bitkilere göre yavaş olmasıdır. Böyle bitkiler güneş ışınlarının kuvvetli olduğu saatlerde solgunluk belirtileri gösterir, ancak daha sonra düzelirler. Kök mantarlaşmasına yakalanmış bitkilerin verimleri, sağlıklı bitkilerinkinin 2/3'si kadardır, ölüm olma/.

Bulaşık bitkiler söküldüğünde ana köklerin kalınlaşmış ve kahverengileşmiş ve mantarlaşmış olduğu görülür. İnce saçak kök oluşumu ise azdır. Mantarlaşmış kökler üzerinde önce dikine çatlaklar belirir ve çürürler. Bitkinin su ve besin maddesi alımı azaldığı için gelişme yavaş, verim az olur. Bu nedenle besin maddesi noksanlıkları da görülebilir.

Uzun yıllar domates yetiştirilmiş seralarda fazla görülmektedir. Çok ıslak, çok soğuk ve bozuk toprak yapısına sahip seralar hastalığa uygun ortam hazırlarlar.

Koruma: Fazlaca bulaşık topraklar Trapex, Vapam veya Methylbromide ile ilaçlanmalıdır. Sulama küçük dozlarda yapılmalıdır. Drenaj, münavebe hastalığın yayılmaması için önemli işlemlerdir. Hastalığa yakalanmış bitkilerde boğaz doldurma işleminin yüksekçe yapılması adventif kök (yeni yardımcı saçak kökler) oluşumunu arttıracağından yararlı olmaktadır.

6.1.1.11. Alternaria solani (Erken Yanıklık)



önce yaşlı yapraklar görülür, sonra üst yapraklara da yayılır. Yapraklarda yaklaşık l cm. çapında gri-kahverengi, konsantrik (ortak merkezli) halkalar şeklinde yada damarlar tarafından sınırlanmış nekrozlar yapar. Kısmen yaprak dökümü olur. Gövde üzerinde merkezi yuvarlak veya uzunca siyah noktalar oluşur. Meyvenin sap ucu bölgesinde büyük, koyu ve derimsi lekeler oluşur. Böyle meyveler dökülür.

Fide devresinde ise, toprak yüzeyindeki boğazlarını kısmen sarar.

Koruma: Hastalık tohum, herek ve askı ipleri ile taşındığından bunların ilaçlanmasına önem verilmelidir. Sistemim fungusidler ile Maneb, Zineb, Captanli ilaçlarla mücadele yapılabilir.

6.1.1.12. Septoria lycopersici (Septoria Yaprak Lekesi)



Domatesin yaprağında zarar yapar. Yaprakta çok sayıda yuvarlak 13 mm. çapında kahverengi lekeler şeklinde görülür. Bu lekeler sarı renkle çevrelenmiştir. Yaprak tümüyle sararır ve kurur. Bitki şiddetli yaprak dökümüne uğradığından, hasattan önce ölür.

Koruma: Bakır, Zineb ve Manebli ilaçlarla yapılan haftalık koruyucu ilaçlamalar mücadele için yeterlidir.

6.1.1.13. Xanthomonas vesicatoria (Bakteriyel Leke Hastalığı)



Seralarda düşük sıcaklık, yüksek nem koşullarında domateste yaprak, çiçek salkımı, sap ve meyvelerde zarar yapan tehlikeli bakteriyel bir hastalıktır. Yaprak üzerinde başlangıçta 3 mm. çapında küçük, koyu. yağlı görünümdeki lekeler daha sonra siyahlaşır. Lekelerin çoğalmasıyla yapraklar sararır ve düşer.

Hastalığın en tehlikeli bulaşması çiçek salkımlarında oluşur. Hormon uygulamasında çiçek salkımlarının uzun süre ıslak kalması bakterinin bulaşmasını kolaylaştırmaktadır.

Yeşil meyvelerde de hastalık, kabarık, sulu lekeler şeklinde görülebilir. Sonraları hafifçe batık olarak kahverengileşir. Lekelerin üzeri pütürlüdür.

Bakteri tohumla ve topraktaki hastalıklı bitki artıkları ile taşınır.

Koruma: Tohum ilaçlanmalı, hastalıklı bitkiler uzaklaştırılıp yakılmalıdır. Hormon uygulaması, koltuk, yaprak alma işlemlerinden sonra sera iyi bir şekilde havalandırılmalıdır.

İlaçlı mücadelede Streptomisin ve göztaşı karışımı iyi sonuç vermektedir. 20 litre suya 2 gr. Streptomisin ve 60 gr. bakır sülfat karışımı haftada bir kez pülverize edilmelidir.

6.1.1.14. Leveillula taurica (Külleme)



Küllemeye özellikle sonbahar yetiştiriciliğinde çokça kullanır. Etmen domateste % 5075 oransal nem ve 26° C sıcaklık koşullarında fazla zarar yapabilir. Hastalık önce alt yapraklarda san lekelerle faşlar. Bu san lekelere rastlayan yaprak alt yüzeyinde pudra serpilmiş gibi beyazlık oluşur, yaprak uçları hafif kıvrılır. Bu belirtiler yaprağa yaşlanmış görüntüsü verir. Sonraları tümüyle sararır ve kurur. Şiddetli durumlarda fazlaca yaprak dökülmesi görülür.

Koruma: Dinocap (Karathane), Pyrazophes (Afugan), Morestan, Enovit süper ve kükürtlü preparatlarla 810 gün ara ile ilaçlama yapılmalıdır. Plastik seralar için dekara 12 kg. toz kükürt de önerilmektedir.

6.1.1.15. Phytophthora parazitica (Meyve Çürüklüğü)



Düz kenarlı, gri yeşil, sıralanmış lekeler genellikle domates meyvesinin yarısını kaplar. Toprağa değen meyvelerin birçoğunda görülebilir. Lekeler genellikle geniş, koyu kahverengi ortak merkezli (konsentrik) çizgiler halindedir.

Mücadele mildiyöde olduğu gibidir. Colletotrichum phomoides (Antraknoz):

Daha ziyade olgunlaşan meyveler üzerinde basık, yuvarlak, sulu lekelerle kendini gösterir. Lekeler çevresini saran dokulardan daha koyudur. Yaşlı lekeler 1012 mm. çapında ve ortak merkezli (konsentrik) kenarlıdır. Leke merkezi bazen koyu ve deri gibidir.

Yaprakların toprağa yakın kısımlarında da görülebilir. Yapraklarda küçük, hafif çökük şeffaf lekeler genişleyerek koyu kahverengi olur. Lekelerin kenarları sarılaşır.

Koruma: Zineb, Maneb, Captanlı ilaçlar önerilir.

6.1.1.16. Pseudomanas tomato (Bakteriyel Meyve Lekesi Hastalığı)



Yeşil meyveler üzerinde siyah, belirgin sınırlı, l mm. çapında lekeler oluşur. Olgun meyvelerde ise bu lekeler yeşil renkle çevrelenmiştir.

Koruma: Bakteriyel leke hastalığında olduğu gibidir.

6.1.1.17. Çökerten (Fide Kök Çürüklüğü ve Kök Boğazı Yanıklığı)



Hastalık, çökerten, fide baygınlığı, erime ayna ve çökme gibi yöresel isimlerle adlandırılır.

Çökerten hastalığına özellikle Pythium türleri neden olmakla birlikte, toprak fungusları adı verilen Rhizoctonia, Alternaria, Sclerotinia ve Fusarium türlerinin birlikte etkisi de neden olabilmektedir. Bu etmenler diğer sebze türlerinin fidelerinde de çökerten hastalığı yapabilir.

Pythium türlerinin hastalık yapabilmeleri için en uygun toprak sıcaklığı 14-18°C dır. Belirtileri, fidelikte yer yer sararmaların veya pörsümelerin görülmesiyle başlar. Kısa zamanda böyle fideler toprak yüzeyine devrilir. Sonra kuruma ve yer yer boşalmış alanlar meydana gelir. Devrilen fidelerin kökleri kahverengileşmiş olup, kök boğazı incelmiş ve çürümüştür.

Dezenfekte edilmemiş fide harcı kullanılması, sık dikim, havalandırma yetersizliği nedeniyle yüksek nem, fazla gölgeleme ve sulamalar çökerten hastalığını teşvik etmektedir.

Koruma:

• Dezenfekte edilmiş fide harcı kullanılması. Fide harcı daha önceden dezenfekte edilmemiş ise, l m2 ekim alanına 40 gr. Çaptan bileşimli ilaç serperek 1015 cm. derinliğe kadar karıştırılması

Yada l m2 ekim alanına 4050 gr. Brassicol.

• l litre suda 1213 gr. göztaşı (2 tatlı kaşığı) eriterek tülbent içine konan tohumların l saat kadar bandırılması, daha sonra kurutularak ekimin yapılması, l litre suya 5 gr. Captanlı veya 2 gr. Thiramlı ilaç karıştırılarak aynı şekilde tohum ilaçlaması yapılabilir. Veya bu ilaçlarla kavanoz içinde tonlama.

• Çökerten görülmeden veya görüldükten sonra Çaptan, Manep veya Zinebli ilaçların % 0,2'lik dozu ile (100 litre suya 200 gr.) pülverizasyon. Şiddetli enfeksiyonlarda ise bakirli preparatların kullanılması.

• Fideler plastik torbalara şaşırtıldıktan sonra Rhizoctonia gibi kök boğazı, Alternaria gibi yaprak yanıklıklarına karşı yukarıda belirtilen ilaçlarla koruyucu ilaçlama yapılması.

6.1.1.18. Domates Mozayik Virüsü



Bu virüse yakalanmış domates bitkileri gelişmede durgunluk gösterir. Yapraklar açık yeşil veya sarı renklenir, kısalır. Çiçek dökümüne rastlanır. Polen çimlenmesi kesintiye uğrar. Hastalığın etmeni Lycopersicum Virüs 1. dir. îlk enfeksiyonlar tohumdandır. Hastalık etmeni çoğunlukla inaktiftir. Bulutlu hava, çok yüksek veya düşük sıcaklıklar hastalığı teşvik eder. Bazen gövdede uzunca enli kahverengi çizgiler, meyvede çökük, kahverengi lekeler görülebilir.

6.1.1.19. Domateste Hıyar Mozayik Virüsü



Hastalık etmeni Cucumis Virüs l, bazende Lycopersicum 1. dir. Bitkide bodurlaşma ve çalılaşmaya neden olur. Yaprakların şekli bozulur, incelir ve hafif yeşil beneklenir. Az miktarda meyve bağlar.

6.1.1.20. Domateste Çift Virüslü Çizgi Hastalığı



Lycopersicum Virüs l ile Solanum Virüs l (Patates virüsü) in ortak etkileri neden olur. Buna Nicotinia Virüs (Tütün mozayik virüsü) da katılabilir. Bitkilerde gelişme durgunluğu, gövde, yaprak sapı ve hatta çiçeklerde kahverengi çökük çizgiler görülür. Yapraklar üzerinde siyahkahverengi lekeler, meyveler üzerinde kahverengi şekilsiz yağ lekeleri oluşur.

6.1.1.21. Domates Tepe Kıvırcıklığı Virüsü



Bitki sararır, bodurlaşır, gövdeden anormal sürgünler çıkar, yaprak kenarları yukarıya kıvrılır, damarlar erguvanı renk alır, yapraklar sert ve derimsi görünüştedir. Meyve çok az, yada hiç oluşmaz.

Virüs Hastalıkları İçin Koruma:

İyi hazırlanmamış toprak, ıslak toprak, aşın azot gübrelemesi, kök gelişmesinin olmadığı düşük toprak sıcaklıkları hafif virüs enfeksiyonlarının şiddetini arttırmaktadır.

Potas noksanlığı da virüs konsantrasyonunu yükseltmektedir. Bunun için, virüs hastalıklarından bitkileri korumada kuvvetli potas gübrelemesi önerilmektedir.

Domates bitkisi 5-6'cı çiçek salkımı durumuna geldiğinde, artık vejetatif gelişme yavaşlamıştır. Bu durumda bitki virüs enfeksiyonları için çok uygundur, özellikle bu aşamada bulaşmalara engel olmak için gereken çaba gösterilmelidir.

Taze tohum kullanılmasında virüs enfeksiyonları fazla görüldüğünden en azından 2 yıllık tohum kullanma da bir önlem olabilir.

Budamalardan önce % 45'lik yağsız sütlü pülverizasyonlarda bitki üzerinde ince süt filmi oluştuğundan bulaşmalar önlenmektedir.

Virüslü bitkilerin hemen seradan uzaklaştırılarak yakılması bulaşmaları önleyecek başlıca önlemlerden biridir. Hastalıklı bitkiler, bitki artıkları ile hazırlanan kompasta asla karıştırılmamalıdır.

Dikimde fide seçimini iyi yapmak, yaprak bitleri ve tripslerle mücadele etmek, sigara içenlerin ellerini sabunlu su ile yıkadıktan sonra serada çalıştırılması ve sera ikliminin iyi ayarlanması, virüs hastalıklarına karşı diğer önemli önlemlerdir.

Kimyasal preparatlarla sera toprağının dezenfeksiyonu virüs hastalıkları için geçerli değildir. Ancak buharlı toprak sterilizasyonu ile virüslar yok edilebilmektedir.

6.1.2. Domateste Paraziter Olmayan Hastalıklar



Domateste paraziter olmayan, fizyolojik hastalık denilen bazı hastalıklar da görülmektedir. Bu fizyolojik hastalıklara, sera ikliminin iyi ayarlanamaması, beslenme yetersizliği ve dengesizliği ile hormon uygulamasındaki hatalar neden olmaktadır. Besin noksanlıklarının ve hormon uygulamasının neden olduğu fizyolojik hastalıkların bir bölümü ilgili bölümlerde gösterilmiştir.

Uygun olmayan iklim koşullarının ve diğer bazı etmenlerin neden olduğu önemli fizyolojik hastalıklar ise şunlardır:

Yaprak kıvrılması, meyve kofluğu, çiçek burnu çürüklüğü, güneş yanıklığı, meyve çatlamaları, mühürlülük, yeşil yakalılık, san yakalılık, susuzluk lekesi, katlı domates, küçük meyvelilik, kabuk oluşumu.

6.1.2.1. Yaprak Kıvrılması



Yaprak kenarları yukarıya kıvrılır, yaprağın altı görülür, yaprak dokusu gevrekleşir. Daha çok alt yapraklarda rastlanır. Bazen yukarı yapraklara da yayılabilir. Şiddetli budamalar sonucu yapraklarda özümleme maddelerinin birikmesi, aşırı potas gübrelemesi ve Bor noksanlığı neden olmaktadır. Şiddetli güneşlenme de kıvrılmayı teşvik etmektedir. Çeşitlerin kıvrılmaya tepkileri farklı olup, verim düşüklüğüne neden olmaz.

6.1.2.2. Meyve Kofluğu



Fide yetiştirme devresinde fazla azot kullanılan bitkilerin meyvelerinde çok görülür. Alınabilir fosforun azlığı da bunda etkendir. Bu koşullarda yetişmiş bitkilerin çiçek tozlan yüksek oransal nemde serbest hale gedemez veya çok az geçer. Normal bir döllenme olmaz. Meyveler hafif basık ve çoğunlukla kalp veya erik şeklinde deforme olmuştur. Normal döllenmeme sonucu meyvelerde tohum yoktur veya çok azdır. Plasenta iyi gelişmediğinden meyve suyunu oluşturamaz. Bulutlu, kapalı havalarda çok düşük toprak sıcaklıktan ile çok yüksek hava sıcaklıklarında kof meyve oluşumu fazla olmaktadır.

Hormonların yanlış kullanılmaları da kof meyve oluşumuna neden olmaktadır.

6.1.2.3. Çiçek Burnu (Ucu) Çürüklüğü



Meyvenin uç tarafından beyaz renkten kahverengi siyaha dek değişen derimsi görünüşte yuvarlak, basık lekeler oluşur. Bazen meyvenin yansını kaplayabilir. Hastalığın nedeni; artan sıcaklık, azalan kireç alımı, humus noksanlığı, toprak tuzlanması ve önceleri su alımı iyi olan bitkilerde sonraları su alımının yetersizleşmesi olabilir. Hafif bünyeli, suyu kolay sızdıran topraklar ile ani taban suyu değişimi olan topraklarda zarar özellikle fazla görülür.

İlk belirtiler görüldüğünde % 0,4'lük Kalsiyum klorid pülverizasyonundan iyi sonuç alınmaktadır. Sera toprağının dikimden önce iyi bir şekilde yıkanması ve organik madde takviye edilmesi çiçek burnu çürüklüğüne karşı etkin bir önlemdir.



6.1.2.4. Yeşil Yakalılık



Yeşil yakalılık çeşit özelliğidir. Fakat iklim ve beslenme koşullarının uygun olmadığı durumlarda, koyu yeşil meyveli çeşitlerde kendini fazlaca gösterir. Potas ve fosfor noksanlığı varsa, azot ile fazla gübreleme yapılmışsa ve serada ışıklanma da çok fazla ise, yeşil yakalılık daha çok üst döllerde ortaya çıkar. Meyve sapı etrafında klorofil yoğunluğu yüksek sert dokulu bölgeler oluşur. Yeşil yakalılığa eğilimi olan koyu yeşil meyveli domates çeşitlerinde tepe alınmaması veya tepe alınırken üstte fazlaca yaprak bırakılması önerilmektedir.

6.1.2.5. Sarı Yakalılık



Meyve sapı etrafında san renkli, sert dokulu bölgeler oluşur. Açık yeşil meyveli domates çeşitlerinde görülür. Yüksek nem, potas noksanlığının yanı sıra tek yönlü besleme, çok yüksek tuz konsantrasyonu, fazla kuraklık, şiddetli güneşlenme ve Molibden noksanlığı neden olmaktadır. Tepe alma işleminde, üstte fazlaca yaprak bırakılmalıdır.

6.1.2.6. Meyve Çatlamaları



Meyve olgunluğu devresinde toprağı uzun süre kuru bırakıp, arkasından kuvvetli sulama yapılırsa meyve kabuğunun gerilmesi sonucu dikine veya dairesel çatlaklıklar görülür, ölçülü ve sistemli sulamalar ve malalama yoluyla toprakta sürekli homojen toprak nemi sağlanabilir. Uzun susuzluk devresinden sonra ilk su çok özenle ve az verilmelidir. Böyle zamanlarda kesinlikle azotlu gübreleme yapılmamalıdır. Seraların kötü havalandırılmasından kaynaklanan kuvvetli su kaybı da meyve çatlamalarına neden olmaktadır. Çok yüksek gece ve gündüz sıcaklıklarından da kaçınılmalıdır.

6.1.2.7. Güneş Yanıklığı



Su noksanlığı, çok erken yaprak seyreltilmesi, gölgelemenin iyi olmaması, olgun meyveler üzerinde güneş yanıklığına uygun koşulları hazırlar. Şiddetli durumlarda yeşil meyveler de zarar görür. Özellikle kenar sıralardaki kızarmaya yüz tutmuş meyveler günün sıcak saatlerinde yanma tehlikesi geçirirler. Meyve kabuğu ve bunun altındaki meyve eti ölmektedir. Daha sonra beyaz, sarı-beyaz yanık yerlerde siyah renkli mantarlar gelişmektedir. Tepe alma işleminde, son çiçek salkımı üzerinde 12 yaprak bırakılmasına özen gösterilmelidir. Toprak neminin düzenli bir biçimde dağılımı için geniş sıra aralarına sap saman veya diğer bitki artıkları serilmesi yararlı olmaktadır.

6.1.2.8. Küçük Meyve Oluşumu



Alt meyve salkımlarında üzüm büyüklüğünde meyveler oluşur. Bunlar verimi önemli ölçüde düşürürler. İlk gelişme devrelerinde az ışıklanma, yüksek sıcaklıklar, çiçeklenme devresinde 11°Canin altındaki sıcaklıklar, çok sık dikimler ve geniş yapraklı ara kültürleri küçük meyveliliği teşvik eder. üst döllerde de küçük meyveler saptanırsa, nedenini yüksek sıcaklıklarda ve fide yetiştirme devresindeki fosfor noksanlığında aramak gerekir. Kuvvetli sıcaklık sapmaları da küçük meyve oluşumuna uygun ortam hazırlamaktadır. Düşük sıcaklıklarda düşük hormon dozu, yüksek sıcaklıklarda yüksek hormon dozu kullanılması etkin bir önlemdir.

6.1.3. Domates Zararlıları



6.1.3.1. Kök Ur Nematodu (Meloidogyne spp.)



Etmen gözle fark edilmeyen l mm. boyunda ince kurtçuklardır. Köklerde yaşayan nematodlar irili ufaklı urlar oluştururlar. Kökler zarar gördüğü için bitkiler yeterli besin maddesi ve su alamazlar. Bu nedenle bitkilerde gelişme yavaşlar, bodurlaşma ve sararmalar görülür. Sıcaklığın yüksek olduğu saatlerde solgunluk belirtileri başlar.

Her ur yaklaşık 400 yumurta kapsadığından hastalıklı bitkiler uzaklaştırılıp yakılmalıdır. Yüksek toprak sıcaklıklarında hızlı geliştiklerinden özellikle ilkbahar yetiştiriciliğinde fazla zarar verici olurlar. Dayanıklı çeşitler önerilir. Aksi halde Nematosit etkili ilaçlarla toprak dezenfeksiyonu yapılmalıdır (Telone, Trapex, Vapam, Corpam, DD, Nemagon, Metil Bromid ve Basamid gibi).

Buharlı toprak sterilizasyonunda nematodlar 1020 dakikada 55°C de ölürler, bunun altındaki sıcaklıklarda ise daha uzun sürede ölürler. Serada ürün sona erdiğinde, seranın havalandırma pencereleri kapatılır, derin sürüm ve göllendirme sulamadan sonra toprak üzeri polietilenle uzun süre kapalı tutulursa, toprak sıcaklığının yükseltilmesi sonucu nematod yoğunluğu azaltılabilir.

6.1.3.2. Toprakaltı Zararlıları



Serada domates yetiştiriciliğinde görülen önemli toprakaltı zararlıları danaburnu (Gryllotalpa) ve bozkurt (Agrotis) lardır.

Danaburnu fidelikte ve dikim yerlerinde zarar yapar. Toprak içinde galeri açarak rasladıkları kökleri ve kök boğazlarını kemirirler.

Bozkurtlar fide devresinde ve dikimden sonra kök boğazını kemirerek bitkilerin devrilmesine neden olurlar. İleriki devrelerde ise, geceleri toprak yüzeyine yakın büyük yapraklan, dallan ve bitki gövdesini yiyerek zarar yaparlar.

Her iki zararlı ile mücadele zehirli yemlerle yapılır. Dekara 56 kg. zehirli yem kullanılır. Zehirli yem hazırlamada 10 kg. buğday kepeğine 500 gr. şeker, Dursan % 25 WP 300 gr., Thiodan % 35 WP 100 gr. veya Dipterex % 80 SP 250 gr. karıştırılır. Bu karışımdan sonra su ilave edilerek sünger kıvamına getirilir. Hazır yem akşam üzeri bitki diplerine serpilir. Aynı preparatlar su ile karıştırılarak bitki ocaklarına da verilebilir (100 litre suya 2025 gr. ilaç).

6.1.3.3. Yaprak Bitleri (Aphis spp.)



Toplu halde, en çok yaprak altlarında, taze sürgünlerde görülür. Yaprak öz suyunu emerek zarar yaparlar. Yapraklarda kıvrılma ve sararmalara neden olurlar. Primor, Thiodan, Malathion, Tedion, Metasistox, Decis vb. ilaçlarla mücadele edilebilir. Hasat devresinde, DDVP gibi kısa etki devreli ilaçlar kullanılmalıdır.

6.1.3.4. Beyaz Sinek (Bemisia tabaci)



Yüksek sıcaklık koşullarında çok hızlı ve fazlaca üreyen beyaz sinekler yaprakların alt yüzeyinde öz su emerek zarar yaparlar. Gelişmeyi yavaşlatır ve verim düşmesine neden olurlar. Mücadelede yaprak bitleri için önerilen ilaçlar, Actellic ve Tamaron kullanılabilir. Sera çevresindeki yabancı otlar da ilaçlanmalıdır.

6.1.3.5. Kırmızı Örümcek (Tetranychus spp.)



Sıcak ve düşük nem koşullarında sahip seralarda görülebilir. Yaprakların alt yüzeyinde bitki öz suyunu emerek zarar yaparlar. Şiddetli zarar görmüş yapraklar sararır ve kurur. Sera sıcaklığının düşürülmesi ve nemin arttırılması ile zararlının çoğalması önlenebilir. İlaçlı mücadelede, Mite, Plictran, Tedion, Basudin, Moreston, Morocid ve Kükürt kullanılabilir. Hasat döneminde etki süresi kısa olan ilaçlar (DDVP) kullanılmalıdır.

6.1.3.6. Yeşil Kurt (Heliothis armigera)



Özellikle sonbahar yetiştiriciliğinde meyvelerde zarar yaparlar. Hektavin, Decis, imperator ve Thiodan ile mücadele yapılabilir.

6.2. Seralarda Görülen Önemli Hıyar Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi



6.2.1. Hıyar Hastalıkları



6.2.1.1. Fusarium Solgunluğu ve Kök Çürüklüğü



Serada hıyar yetiştiriciliğinde en yaygın ve tehlikeli hastalıklardan biridir. Hastalık etmeni Fusarium oxysporum, kök boğazının kahverengileşmesine, çatlamasına ve köklerin çürümesine neden olur. Hastalık etmeni Fusarium solani ise kök boğazı dokusunda kuru çürüklük yapar.

Hastalığa yakalanmış bitkiler solar, yapraklar şemsiye gibi kıvrılır, sonunda yeterli beslenememe nedeniyle yapraklar sararır ve bitki ölür. Hastalık etmeni çapa yaralarından ve yoğun gübrelemenin neden olduğu kökteki yanık dokulardan kolayca girebilir.

Korunma:

• Yoğun gübrelemeden kaçınmalı ve taze çiftlik gübresi

kullanılmamalıdır.

• Derin çapa yapılmamalıdır.

• Nematoda karşı sera toprağı dezenfekte edilmelidir.

• Solgunluk belirtileri görülür görülmez boğaz doldurularak yardımcı kök oluşumu teşvik edilmelidir.

• Dikimden sonra Benlate veya Derosal ile hazırlanmış ilaçlı sudan (100 litre suya 50 gr. ilaç) her bitkiye birer litre dökülmeli, 20 gün sonra tekrarlanmalıdır.

• Ekimden önce tohumlar cıvalı preparatlarla ılaçlanmalıdır.

• Domates ile münavebe yapılmalıdır. Fusarium'a dayanıklı sera hıyar çeşitleri henüz geliştirilememiştir.

6.2.1.2. Külleme (Erysiphe cichoriaceaum)



Hıyar yetiştiriciliğinde en yaygın hastalıklardan biridir. Genellikle vejetasyon sonlarında ortaya çıkar. Sıcak ve kuru hava hastalığı teşvik eder. Belirti, yapraklar üzerine un serpilmiş görüntüsündedir. Kuvvetli yakalanmış yapraklar zamanından önce kurur.

Koruma:

ilk önlem olarak sera sıcaklık ve oransal neminin gereken düzeyde tutulması, ilaçlı mücadelede, Karat hane, Afgan, Moreston, toz veya suda eriyebilen kükürtlü preparatlar önerilir. Kükürtlü preparatlar güneşli havalarda yaprak yanıklıkları yapabilir.

6.2.1.3. Hıyar Mildiyösü veya Yalancı Mildiyö (Pseudoperariospora cubensis)



Hastalığın ilk belirtileri, yaprağın üst yüzeyinde yaprak damarları ile sınırlanmış köşeli san lekelerin oluşmasıdır. Daha sonra bu son lekeler altında gri, morumsu küf kitleleri oluşur. Hastalığın seyri alt yapraklardan üst yapraklara doğrudur. San lekeleri kahverengi kurumalar izler. Çok nemli koşullarda lekeler tüm yapraklan sarar ve meyve vermeden bitkiyi sarabilir.

Hastalığın bulaşması ve yayılması, 1622°C sıcaklık ve yüksek oransal nemde çok hızlı olmaktadır.

Koruma:

• Hastalığın bulaşması ıslak yapraklarda olduğu için seranın çok iyi havalandırarak yapraklarda su damlaları oluşmasına engel olunmalıdır.

• Yaşlı alt yapraklar kesilerek sıra aralarına iyi havalanmasına yardımcı olunmalıdır.

• ilaçlı mücadelede bakirli (Cupravit, K.Bakir, H.Bakır, Bakır Sandoz) ve Manebli, Mancozebli (DithaneM22, Dithane M45, Poliram M) ilaçlar önerilir. Hastalık yaprak altlarından bulaştığından, özellikle yaprak altlarının ilaçlanmasına özen gösterilmelidir.

6.2.1.4. Bakteriye! Yaprak Lekesi (Pseudomonas lacrimans)



Yapraklar üzerinde köşeli, başlangıçta sulu görünüşlü, sonradan gri kahverengi olarak kuruyan veya çürüyen lekeler oluşturur. Genellikle alt yapraklarda görülür, meyvelerin de hastalanması olasıdır. Nemli havalarda bu lekeler üzerinde bakterileri içeren sümüksü damlacıklar görülür. Bunlar kuruduğunda gümüşi deri görünümü alır.

Hastalanan meyvelerde bakteri tohuma girebilir. Koruma:

• Topraktaki hastalıklı bitki kalıntılarında bakteri saprofit olarak uzun zaman yaşayabilir. Bunun için bitki artıkları toplanıp yakılmalıdır.

• Hastalık tohumla da taşındığı için, tohumlar 5 dakika süreyle % 0,1'lik Sublimat içine bandırılmalı, kurutularak ekilmelidir.

• Serada sıcaklık ve nem kontrolü iyi yapılmalıdır.

• Hastalık görüldükten sonra herhangi bir ilaçlama programı mücadeleye yanıt vermemektedir. Ancak koruyucu olarak Manej, Metiram ve Bakirli ilaçların kullanılması yararlı olabilir.

6.2.1.5. Antraknoz, Yaprak Yanıklığı (Colletotrichum lagenariurn)



Hıyar yaprağında çevreleri sarı hale ile çevrili küçük, kahverengi yuvarlak lekelerle belirir. Bu lekeler çok çabuk birbirleri ile birleşir. Hastalık gövde ve meyvelere de bulaşabilir. Meyvelerde soluk, gri-yeşil lekeler oluşur. Bunları yumuşak çürüklük izler. Hastalık tohum ve topraktan bulaşmakta, sulama suyu ile yayılmaktadır.

Koruma:

• Civa klorid ile tohum ilaçlanmalıdır.

• Bitkiler üzerinde su damlası oluşmasına izin verilmemelidir.

• Sistemik fungusidler, Mancozeb, Maneb, Çaptan ve Zinebli preparatlar kullanılabilir.

6.2.1.6. Yaprak Yanıklığı (Corynespora melonis)



Hastalık etmeni hıyar yaprak ve meyvelerinde, 2530°C sıcaklık koşullarında ve sıcaklık sapmalarının fazla olduğu durumlarda etkisini arttırır. Hastalığın bulaşması yapraktaki su damlalarından olur. Yaprak yüzeyinde çok sayıda gri-yeşil lekeler görülür. Bunlar büyük damarlar tarafından sınırlanır. Lekelerin iç kurumalarını çatlamalar izler. Büyüyen lekeler birleştiğinde yaprak tümüyle sarı renk alır. Kuruyan lekelerin çatlamasıyla yaprakta büyük delikler açılır. Şiddetli yaprak kaybı meyve oluşumunu önler. Mevcut meyvelerin ucu kütleşir ve kıvrılır.

Koruma:

Diğer yaprak yanıklığı hastalıklarında olduğu gibidir.

6.2.1.7. Kurşuni Küf (Botrytis cinerea)



Hıyar yetiştiriciliğinde uygun olmayan iklim koşullarında daha çok meyvelerde zarar yapar.

Serada nemin uzun süre yüksek tutulması, ışık şiddetinin az olduğu devrelerde düşük sera sıcaklığı hastalığı teşvik etmekte ve yayılmaları arttırmaktadır. Meyve uçlarında gri mantar tabakası oluşmakta ve bunu çürümeler izlemektedir.

Koruma:

• Budama anında hastalıklı tüm meyveler uzaklaştırılarak yakılmalıdır.

• Oransal nemi düşürmek için sera iyi havalandırılmalı ve sıcaklık yükseltilmelidir.

• Bulutlu havalarda bitkiler ıslak tutulmamalıdır.

• Budamalarla bitki aralarının iyi havalanması sağlanmalıdır.

• Budamadan sonra Thiram, Euparen ve Captanlı ilaçlarla pülverizasyon yapılmalıdır.

6.2.1.8. Beyaz Çürüklük veya Sap Çürüklüğü (Sclerotinia sclerotiorum)



Hıyar bitkisinde özellikle gövde ve meyvelerde zararlanmaya neden olur. Bulaşma yerlerinde pamuk görünüşlü küf oluşur, altlarında çürüme başlar. Domates'de olduğu gibi bu çürükler içinde etmenin yayılma organı Scleroti'ler bulunur. Bitkiler çürümenin olduğu nokta üzerinden solgunluk gösterir.

Özellikle toprak üstündeki hava tabakasındaki yüksek nem hava hareketi eksikliği, çok düşük sıcaklıklar, sık yaprak ve ışık azlığı hastalığı teşvik etmektedir.

Koruma:

Toprağa dökülen hastalık etmeninin yayılma organı sclerotileri kimyasal yolla öldürmek olanaksızdır.

• Sera toprağının boş olduğu yaz aylarında, derin sürüm sonrası 11,5 ay süreyle ardarda göllendirme sulamalar sayesinde Sclerotiler çürütülerek öldürülebilmekte yada 12 göllendirme sulamadan sonra, havalandırma pencereleri kapatılarak toprağın polietilen ile örtülmesi iyi sonuçlar vermektedir. Polietilen altında yükselen sıcaklık hastalık etmenini öldürmektedir (Sclerotiler 60°C ölmektedirler). Daha derinlerdeki Sclerotiler ise yüksek nem nedeniyle çürüyerek ölmektedir.

• Hastalıklı bitkiler olduğu gibi veya bulaşma yerlerinin altından kesilerek yakılmalıdır. Sclerotilerin toprağa dökülmelerine izin verilmemelidir.

• Dikimden sonra bulaşmaları önlemek için koruyucu olarak Maneb, Çaptan ve Bakirli ilaçlar pülverize edilmelidir. Nemli günlerde l kısım Zineb ve 3 kısım toz kükürt karışımlı yapılan toz ilaçlarca ile iyi sonuçlar alınabilmektedir.

• Bulaşma noktalarının biraz altından kesildikten sonra, kesim yerlerine yukarıda önerilen ilaçların bulamaçları sürülmelidir.

• Gövde çürüklükleri ilerlemeden bulaşma yerlerine göztaşı kireç karışımı sürülmesi yararlı olmaktadır.

6.2.1.9. Hıyar Uyuzu (Cladosporium cucumerinum)



Daha çok meyvelerde zarar yapan bir hastalıktır. Meyvelerde oluşan derin lekeler, siyah-yeşil mantar sporunun çimi ile örtülür. Bu lekeler içinden damlacık halinde yapışkan bir sıvı çıkar. Erken yakalanan meyvelerin ucu incelir ve kıvrılır.

Hastalık etmeni yapraklarda kahverengi lekelere ve kurumalara neden olur. Hıyarlardaki çeşitli yaprak yanıklıklarının aksine, uyuz hastalığı düşük sıcaklık koşullarında ortaya çıkmaktadır. 17°C dolayındaki sıcaklıklarda enfeksiyon fazla olmaktadır. Bu sıcaklık koşullarında, yüksek nem de bitkileri hastalığa uygun bir duruma getirir. Bu nedenle yere yakın meyvelerde uyuz hastalığı fazlaca görülmektedir.

Koruma:

Islak toprak koşullarından, yüksek oransal nemden, sık dikimlerden kaçınmalıdır. Budama yoğun biçimde yapılmalıdır. Sera sıcaklığının yükseltilmesi ve nemin düşürülmesi de önemli önlemlerdendir. Doğrudan ilaçlı mücadelesi zordur. Yabancı ülkelerde Bulbosan ile 810 günde bir kez toz ilaçlamadan iyi sonuçlar alınmaktadır. Koruyucu olarak Zinebli ilaçlar önerilir.

6.2.1.10. Hıyar Mozayik Virüsü (Cucumis Virüs 1)



Sera hıyar yetiştiriciliğinde yaprak bitleri, temas ve tohumla bulaşan çok yaygın bir virüs hastalığıdır. Hastalıklı bitkilerin yapraklan açık-koyu yeşil mozaik görüntüsündedir. Ayanca yapraklarda kıvrılmalar da olur. Genç yapraklarda bu belirtiler yaşlı yapraklardan daha belirgindir. Bitkilerde çalılaşma ve sürgünlerde kısalmalar da dikkati çekmektedir.

Hastalıklı meyveler beyaza yakın açık yeşil renklidir. Bu açık yeşil renk üzerinde koyu yeşil dokulu adacık şeklinde siğil ve kabarcıklar oluşur. Şiddetli durumlarda meyveler küçülür ve kütleşir.

Koruma:

• Bekletilmiş tohum kullanılmalıdır.

• Dikim anında virüs şüpheli fideler ayrılmalıdır.

• Hasta bitkiler ayrı bir bıçakla budanmalıdır.

• Yaprak bitleri ve diğer emici zararlılara karşı yoğun ilaçlama yapılmalıdır.

• Bulaşık bitkiler uzaklaştırılıp yakılmalıdır.

6.2.2. Paraziter Olmayan Hıyar Hastalıkları



Hıyar bitkisi yetiştiricilikteki yanlışlıklara karşı reaksiyonunu çok çabuk göstermekte ve bu yanlışlıkların düzeltilmesi çoğu kez olanaksız olmaktadır. Bu kültür yanlışlıkları iklim koşullarının, su düzeninin iyi ayar edilememesi, besleme noksanlıkları, toprağın iyi hazırlanmaması ve uygun budama yapılmaması şeklinde sıralanabilir.

6.2.2.1. Meyvelerin Sararması ve ölmesi



Meyvelerin henüz küçükken sararıp ölmesi şu yetiştiricilik yanlışlıklarından kaynaklanmaktadır: Toprağın iyi olmayan hava geçirgenliği, ıslak ve soğuk olması, çok yüksek hava nemi, gelişmenin çok kuvvetli olması, besin maddesi ve su noksanlığı, fazla meyve bırakılması, ana gövde üzerinde bırakılan ilk meyvelerin fazlaca büyütülmesi.

6.2.2.2. Meyvelerde Şekil Bozuklukları



Çok kuru hava, çok yüksek sıcaklıklar, şiddetli sıcaklık sapmaları ile besleme noksanlıkları ince, kıvrık uçlu meyve oluşumuna neden olurlar.

Partenokarp hıyar çeşitlerinde erkek çiçeklerin koparılmaması sonucu yan döllenmiş, ucu şişkin, karınlı meyveler oluşmaktadır.

6.2.2.3. Meyvelerin Acılaşması



Hıyar meyvelerinde acılaşma çeşit özelliğidir. Son yıllarda acılaşmayan F1 melezler geliştirilmiştir. Acılaşma çeşit özelliği olmakla birlikte, bazı kültür yanlışlıkları acılaşmayı teşvik etmektedir. Bunlar; düşük nem, az sulamalar, toprak soğukluğu, şiddetli sıcaklık sapmaları, bulutlu havalardan sonra şiddetli güneşlenmedir.

6.2.3. Hıyar Yetiştiriciliğinde Önemli Zararlılar



Kök ur nematodu, danaburnu, bozkurt, yaprak bitleri, Thirips, beyaz sinek ve kırmızı örümcekler hıyar kültürüne zarar vermektedirler. Mücadelesi domateste gösterildiği gibidir.

6.3. Seralarda Görülen Önemli Biber, Patlıcan Hastalıkları, Zararlıları ve Mücadelesi



6.3.1. Külleme (Levcilula melongena, L. taurica)



Sıcak ve kurak mevsimlerde, 26°C civarındaki sıcaklık, % 5575 oransal nemde fazla zarar yapabilir. Patlıcan yapraklarının alt kısmında un gibi serpilmiş beyaz lekeler şeklinde görülür. Yaprağın üst yüzeyinde kuru kahverengi lekeler oluşur. Bunu sararma ve dökülme izler. Biberlerde özellikle sonbahar yetiştiriciliğinde yaprak altlarında grimsi beyaz lekeler halinde belirir, sonra yaprağı tümüyle kaplar. Bunu kuruma ve dökülme izler.

Koruma:

Hastalık yaprağın alt yüzeyinde olduğu için sistemik fungusidlerden Benlate, Enovit süper ve Derosal gibi ilaçlarla pülverizasyondan iyi sonuç alınır. Toz kükürt, Afugan, Karathane, Morestan ve Thiovit'm yaprak altlarına gelecek şeklide püskürtülmesi de yararlı olmaktadır.

6.3.2. Kök Boğazı Yanıklığı (Phytophtbora Capsici)



Son 15 yıldır biberlerde yüksek düzeyde zarar yapan bir hastalıktır. Daha çok hasat başlangıcında ani solgunluk ile belirir ve bitkiyi tümüyle öldürür. Böyle bitkilerin kök boğazlarında yeşilimsi-siyah ve daha sonra kahverengi yanıklıklar görülür. Bitkilerin solma ve ölmeleri grup halinde olmaktadır. Sulama anında suyun fazlaca göllendiği ve durduğu yerlerde yaygınlık kazandığı dikkati çekmektedir.

Koruma:

Biberlerdeki kök boğazı yanıklığının ilaçlarla kesin mücadele hemen olanaksızdır. Hastalıktan bitkileri korumakta kültürel önlemler daha etkindir, ilaçlı mücadele ile kültürel önlemler birlikte yürütüldüğünde kuşkusuz daha başarılı sonuçlar alınabilmektedir. Bitki korumadaki genel önlemlerle birlikte kök boğazı yanıklığı için aşağıda belirtilen bazı özel önlemlerin alınması gerekmektedir:

• Gerek fide devresinde, gerekse seraya dikimden sonra biber bitkilerine suyu bol vermek yerine sık azar verilmelidir. Masuralar kök boğazına yükselecek kadar su ile doldurulmamalıdır. İlk sulamalarda bitkilere bir kaç gün susuzluk çektirilmelidir.

• Dikimden bir gün önce fideler fungusidlerle hazırlanmış su ile sulanmalıdır. Fideler kesede ise aynı ilaçlı su içine bandırıl malidir (100 it. suya 100150 gr. Dithane M. 45 veya Ortocide).

• Masuralar yüksek hazırlanmalı, dikim masura sırtlarına açılan ocaklara yapılmalıdır. Masura yanlarına dikimden kaçınılmalıdır.

• Masura uzunlukları 56 m.'den uzun tutulmamalıdır.

• Dikim fidenin keseden veya topraktan çıktığı derinlikte yapılmalıdır. Derin dikim hastalığa uygun ortam hazırlar.

• İlk can suyunun Manejli, Zinebli veya Captanlı fungusidlerle verilmesinde yarar vardır.

• Elden geldiğince boğaz dolgusu yapılmamalıdır. Yapılacaksa birkaç cm. yükseklikte olmalıdır.

• Biber çok yüzlek köklü olduğu için derin çapadan kaçınılmalıdır. Aksi halde, yaralanan saçak köklerde hastalıklara giriş kapısı açılır.

6.3.3. Biber Kahverengi Leke Hastalığı (Cladosporium capsici)



Yaprağın üst yüzeyinde sarı lekeler belirir. Yaprağın alt yüzeyinde bu san lekelere isabet eden kısım ise kahverengi mantar küfü ile örtülür. Böyle yapraklar zamanından önce kurur ve dökülür.

• Çaptan, Maneb, Zineb ve Bakırlı ilaçlardan biri ile mücadele yapılabilir.

6.3.4. Tütün Mozayik Virüsü (Tabacco Mosaic Virüs)



Biber ve patlıcan yapraklarında sarı-yeşil mozaik lekeleri oluşturur. Biberlerde daha fazla zarar yapar. çalılaşma, kuvvetli dallanma, sürgünlerin kısalması, yaprakların daralması ve asimetrik bir görünüm alması diğer belirtilerdir, ilk meyveler normal oluşmasına karşın üstteki meyveler üzerinde mozayik lekeleri izlenir.

6.3.5. Tütün Halkalı Leke Virüsü (Tabacco Ringspot Virüs)



Biber ve patlıcan yapraklarında yoğun sararma ve lekelenmelere neden olur. Polen gelişmesini engellediğinden meyve verim ve kalitesini düşürür.

Virüs hastalıklarından koruma domateste olduğu gibidir.

Biber ve patlıcan yetiştiriciliğinde ortaya çıkan diğer önemli hastalıklar; Fusarium, Verticillium, Botrytis, Sclerotinia ve Alternaria'dir. Bunların biber ve patlıcanda yaptıkları zarar ve belirtiler domatesinkine benzer. Koruma da domateste olduğu gibidir.

Genel zararlılardan danaburnu, bozkurt, yaprak bitleri, kırmızı örümcekler, beyaz sinek, yeşil kurt, prodenia ve nematodlar biber ve patlıcan yetiştiriciliğinde de zarar yaparlar. Bunlarla mücadele domates ve hıyar yetiştiriciliğinde olduğu gibidir.